Suriye notları-2

Cuma Hutbesi'ndeki mühim husus

Bir önceki yazıma “bu notları Suriye'den yazıyorum” diye başlamıştım. Bu yazımı Türkiye'de yazıyorum. Çünkü 3 günlük Suriye Gezisini tamamlayıp elhamdülillah güzel ve büyük Ülkemize döndük.

Ülke denildiğinde Müslüman'ın aklına ve yüreğine tüm ümmetin yaşadığı coğrafya gelmeli, Suriye de Ümmet'in bir ülkesi ve aklımızda ve yüreğimizde yeri var.

Bu yazıda Suriye'nin iki büyük şehrinde gerçekleştirdiğimiz ziyarete dair gözlemlerimi yazacağım.

“Şam, Suriye'nin beyni, Halep Suriye'nin kalbidir.” Önce bunu belirtelim. Yani Türkiye'de Ankara ve İstanbul gibi. Ankara aklımız, İstanbul kalbimiz. Bir insan için en mühim iki uzvu akıl (beyin) ve kalp (yürek)’tir. Bizim için Ankara ve İstanbul nasılsa Suriyeliler için Şam ve Halep öyledir.

Şam (eski ismi Damascus) dediğimiz zaman tarihi bir şehir akla gelir. Dünyanın ilk yerleşim yerleri zaten Ortadoğu olduğu için Şam şehrinin kadim bir yerleşim yeri olduğu hemen anlaşılır. Şam Bizans'ın bir şehri iken Hazreti Ömer (ra) döneminde fethedilerek İslam Devleti topraklarına katılmıştır. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına dahil edilmiştir. Bu durum 400 yıl kadar böyle devam etmiş, maalesef 1917 yılında elimizden çıkmış, o zamanın emperyalist güçleri (İngiltere, Fransa ve Rusya) Ortadoğu'yu cetvelle taksim ederken Suriye Fransa'ya “sömürge payı, sanki bir hırsızlık ganimeti gibi” verilmiştir. Fransa Suriye'den 1946 yılında çekilince Suriye'de kısa süre bir başka hükumet tesis edilse de 1967-2024 yılları arasında (yaklaşık 60 yıl) zalim Esed (Hafız Esed ve oğlu Beşşar Esed) dönemi hüküm sürmüştür. Suriye'de 2010-2024 yılları arasında iç savaş yaşanmış ve 2024 yılında (8 Aralık 2024 günü Özgür Suriye Güçleri. Muhalif Kuvvetler Şam'ı ele geçirince) yeni bir rejim tesis edilmiştir. Artık Suriye'de yepyeni ve umut vaat eden bir hükumet var.

​​​​​​​​​​​​​​

Suriye'deki tarihsel süreci kısaca özetledikten sonra seyahat notlarımıza devam edelim.

Şam'daki en muazzam tarihi eser Emevi Camii (Beyaz Camii)’dir. Allah nasip eyledi 24 Ekim 2025 (2 Cemayizelevvel 1447) günü o mübarek Camii'de Cuma Namazını kıldık. Cuma namazı hutbesi Suriye genelindeki camilerde bu kadar uzun okunuyor mu? Bilemem. Ancak 24 Ekim 2025 günü Şam Emevi Camii'ndeki Cuma Namazı hutbesi yaklaşık 1,5 saat sürdü. Ülkemize 15 dakikayı geçmeyen Cuma Hutbelerine alışkın bizler bu uzun hutbeden dolayı garipsedik. Bir de hutbe Arapça olduğu için bir şeyler anlamaya çalışsak da ancak “Emr-i bil maruf Nehy-i anil münker” gibi her Müslüman'ın bilmesi gereken deyimleri anladık. O gün hutbede İmam, belki 10 kez “Emr-i bil maruf Nehy-i anil münker” kavramına dikkat çekti. Yani “iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak” kavramı, Şam'da o günkü Cuma hutbesinin ana çerçevesiydi.

​​​​​​​​​​​​​​

Cuma namazını eda ettikten sonra Suriye'de bize mihmandarlık eden kardeşlerimize sorduk. “Bu Cuma hutbesinde imam nelerden bahsetti?” Cevap şu idi: “Bundan önceki Arap Alevisi zalim Esed rejimi gibi yapmayın, halkı serbest bırakın, ancak “Emr-i bil maruf Nehy-i anil münker”i de hassaten yerine getirin.”

Cuma hutbesinde İmam, Emevi Camii'nde bir büyük hakikati ifade etti: Devlet görevlileri halkı serbest bırakacak, ancak “Emr-i bil maruf ve Nehy-i anil münker” görevini yerine getirdikten sonra halka karışmayıp serbest bırakacak.”

Bizim gibi sistemde yani kapitalist seküler sistemde bir İmam hutbede “Ey Devlet Görevlileri, iyiliği emret, kötülüğü yasakla, ondan sonra halkı serbest bırakın” dese, katı laik azgın güruh bir karış suda kıyamet koparırlar.” Maalesef, bizde Devletin halkın İslami çizgide hayat yaşaması için emir getirmesi ve yasak koyması” 1923'ten beri fiilen ve 1936'da da “laiklik” Anayasa'ya konulunca resmen gündemden çıktı.

Allah bu Müslüman halka yardım etsin. “Namaz, abdest, hac ve orucu din zanneden bir halk meydana getirdiler 1923'ten sonra.”

Din, “Emr-i bil maruf, Nehy-i anil münker" görevini yerine getirmektir. Bu görev, en başta Devletin, daha sonra da tüm Müslümanlarının en başta gelen görevidir.

Bu önemli noktayı hatırlattıkları sonra, Suriye seyahat notlarımıza kaldığımız yerden devam edelim.

Şam'da bulunan mübarek mekan ve türbeleri çok istekli olarak ziyaret etmek istedim. En başta Emevi Camii gelir ki onu ziyaret ettim ve gördüm.

​​​​​​​

Bu camii ile birlikte mübarek mekanlar çerçevesinde Şam'da ya da yakınında “Hazreti Yahya türbesi, Şehid Hazreti Hüseyin'in kesik başının bulunduğu türbe, Bilal-i Habeşi ile Halid bin Velid'in türbeleri, Şeyh Muhyiddin Arabi Türbesi, Selahaddin Eyyubi Türbesi ile Osmanlı'nın son padişahı Sultan Vahdettin'in mezarının olduğu yeri” ziyaret etmek istedim. Ancak hepsini görmek mümkün olmadı. Bilal-i Habeşi ile Halld bin Velid'in türbeleri Şam dışında olduğu için ziyaret edemedik. Hazreti Yahya'nın (as) medfun olduğu kabri ziyaret ettik. Selahaddin Eyyubi Türbesini, akşam geç saatte önünden geçerken dışarıdan görebildik. Türbe girişi kapalı idi, içeri giremedik.

Şam'da iki yeri çok istememe rağmen ziyaret edemedim. Birincisi Şeyh Muhyiddin Arabi Türbesi ve ikincisi son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin'in kabrini ziyaret etmek nasip olmadı.

Şam'da kalacağımız süre çok azdı ve Şam merkezde onlarca kişiye Arapça ya da İngilizce sormamıza rağmen kimse ne Şeyh Muhyiddin Arabi'nin ve Sultan Vahdettin'in türbesinin yerini bilmiyordu. Şam'da benim cep telefonum kapalı idi. Google'a da soramadık. Öylece çaresiz kaldık. İnşallah bir başka Şam ziyaretinde önce bu iki mekanı ziyaret edeceğim. Haydi hayırlısı.

​​​​​​​​​​​​​​

Hamidiye Çarşısı, Şam'da görülmesi gereken güzel ve tarihi bir kapalı çarşı. İstanbul tarihi kapalı çarşıya çok benziyor. Şam şehir meydanı çok büyük ve muhteşem bir meydan. Bu yerleri de gördük elhamdülillah.

Şam'ın eski yerleşim yeri dediğimiz dar sokakları, eski tarihi evleri ve konakları gezdik.

Lokantaya çevrilen eski bir konakta öğle yemeği yedik. Oldukça lezzetli ve bol baharatlı yemekler yedik, elhamdülillah.

Suriye'de akşamüstü hava karardığında Kasiyun Tepesine çıkarak ışıklar içerisinde, dümdüz ovaya yayılmış Şam şehrini temaşa eyledik.

Not: Bu yazıda Halep Şehrinden bahsedemeden yazımızın hacmi doldu. Bir sonraki yazımızda inşallah, Halep'ten bahsedeceğim.

(28 Ekim 2025/6 Cemaziyelevvel 1447)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Sandal Arşivi