Uzm. Psikolog Sümeyye Özcan Ulus'a konuştu: “Bir ayda ne değişir ki? demeyin”
8 Haziran tarihinde yapılacak olan Liselere Geçiş Sınavı’na (LGS) sayılı günler kala, öğrenciler hem akademik hem de duygusal yoğunluk yaşamaya başladı. Öğrenciler yoğun temposuyla sınava hazırlanırken, bu süreçte aileden ve çevreden gelen baskılar nedeniyle ciddi bir stres yaşayabiliyorlar. Ulus’a konuşan Uzm. Psikolog Sümeyye Özcan, kaygının doğru yönetildiğinde kişiyi ileriye taşıyabileceğini belirtti. Öğrencilerin umutlarını diri tutmaları gerektiğini söyleyen Özcan, “Bir ayda ne değişir ki?” deme diyerek, öğrencilerin umutlarını kaybetmemeleri gerektiğini vurguladı. Ebeveyn desteğinin bu süreçte büyük önem taşıdığını belirten Özcan, ailelere anlayışlı olmaları ve çocuklarını motive etmeleri gerektiğini söyledi.
“KAYGI, DOĞRU YÖNETİLDİĞİNDE KİŞİYİ İLERİYE TAŞIR”
LGS’ye sayılı günler kala öğrencilerin yaşadığı yoğun duygulara dikkat çeken Uzm. Psikolog Sümeyye Özcan, sınav sürecinin yalnızca akademik değil, aynı zamanda psikolojik bir mücadele olduğunu belirtti. Kaygının doğru yönetildiğinde bir güç göstergesine dönüşebileceğini ifade eden Özcan, şunları aktardı:
“LGS’ye yalnızca bir aydan az bir zaman kaldı ve bu süre, kendine inanan biri için bir ömür kadar değerli olabilir. Şu günlerde, birçok öğrencinin içinde aynı sorular dönüp duruyor: “Acaba yeterince hazır mıyım?”, “Bu sürede daha ne kadar ilerleyebilirim?”, “Ya istediğim okulu kazanamazsam?” Bu tip düşünceler ise, aslında öğrencinin içten içe bu sınavı ne kadar önemsediğini ve hayal kurabildiğini gösteriyor. Bu yüzden kaygılı olmak, aslında bir güç göstergesidir ve doğru yönetildiği takdirde kişiyi ileriye taşır.”
SON DÜZLÜK, YARIŞIN KADERİNİ BELİRLEYEBİLİR
Zamanın daralmasıyla beraber umutsuzluk değil, fırsat alanı doğduğuna dikkat çeken Özcan, “Son düzlükte kazanılan ivmenin, yarışın kaderini belirlediğini hepimiz biliriz.” dedi. Sınav sürecinin, birçok öğrenci ve ebeveyn açısından hem umut hem de kaygının iç içe geçtiği bir dönem olduğunu söyleyen Özcan, “Zihinsel yorgunluk, beklentiler, belirsizlik ve rekabet gibi pek çok dinamik; bu sürecin yalnızca akademik değil, psikolojik bir mücadele olduğunu da ortaya koymaktadır. Öğrenciler için sınava giden yol, yalnızca konu tekrarı ya da test çözümüyle değil, aynı zamanda duygularla baş etme becerisiyle şekillenir. Bu noktada sınava hazırlanmak, sadece bilgi biriktirmek değil, bu bilgiyi sınav anında kullanabilme esnekliğine sahip olmak anlamına gelir. Bu esneklik, ancak ruhsal dengeyle mümkün olabilir” şeklinde konuştu.
“DİNLENME VE NEFES ALMA İHTİYACINA DA ALAN AÇIN”
Özcan, sınav kaygısının başarının önünde bir engel değil, doğru yönetildiğinde itici bir güç olabileceğine değindi. Öğrencinin kaygıyla kurduğu ilişkiyi bu süreçte belirleyici unsur olduğunu dile getiren Özcan, “Belirsizlikle başa çıkma, kendini değerli hissetme, içsel motivasyonu koruyabilme gibi psikolojik beceriler, son bir ayda akademik başarıdan daha çok üzerinde durulması gereken başlıklardır” diye konuştu. Son dönemde gözlenen performans düşüşleri, motivasyon eksiklikleri ya da unutkanlıkların genellikle zihinsel yorgunluk ve duygusal yükle bağlantılı olduğunu ifade eden Özcan, öğrencilerin yalnızca eksik konulara değil, dinlenme ve nefes alma ihtiyacına da alan açmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
EBEVEYN DESTEĞİ, DERS PROGRAMLARINDAN DAHA ETKİLİ
Özcan, sürekli baskının, verimlilik değil tam tersine tükenmişlik oluşturacağını ifade etti. Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarına vereceği psikolojik desteğin, sınav başarısında belirleyici rol oynadığını ifade eden Özcan, “Sınavın bir son değil, bir durak olduğu unutulmamalıdır. Bu yolculukta amaç, yalnızca yüksek puan almak değil, bu süreci kendini tanıyarak, duygularıyla barışık bir şekilde tamamlayabilmektir. Ebeveynlerin bu süreçte çocuklarına sağlayacakları psikolojik destek, ders programlarından daha etkili olacaktır” diye konuştu.
“BİR AYDA NE DEĞİŞİR Kİ?” DEME
Öğrencilerin umutlarını diri tutmaları gerektiğini söyleyen Özcan, “ Öğrenciler şunu unutmamalı ki; “Bir ayda ne değişir ki?” deme. Tarihte nice başarı hikâyesi, tam da bir şeylerin bittiği sanıldığı anda yazıldı. Edison, ampulü binlerce kez denedikten sonra icat etti. Michael Jordan, “Defalarca kaybettim ama sonunda kazandım” dedi. Başarılı insanlar, son anda vazgeçenler değil, son ana kadar savaşanlardır” diyerek son ana kadar elinden ne geliyorsa yapılması gerektiğine vurgu yaptı.
Kaynak:Rüveyda Aslıipek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.