Ahmet Sandal
Kültür mü? Külüstür mü?
Kültür kelimesi, kültür kavramı Fransızcadan geliyor. Fransızcaya da Latinceden girmiştir. Cultura, inşa etmek, işlemek, süslemek, bakmak anlamlarına gelen Colere'den türetilmiştir. Romalılar 'tarıma ve topraktan ürün elde etmeye” agricultura demişlerdir.
Kültür tartışmalı bir kelime. Filozof Cemil Meriç, “kültür kelimesinin yüzlerce tanımı olduğunu ve üzerinde anlaşma sağlanacak bir tanımın zor olduğunu” beyan eder.
Kültürü tanımladık. Peki başlıkta yer alan “külüstürü” tanımlamak mümkün mü?
Bunu tanımlaya gerek yok. Biz çocukken, eski-püskü arabalara, bir çalışıp bir bozulan otomobillere “külüstür” diye bir isim takardık.
Külüstür, istenmeyen ve arzulanmayan bir şeydir.
“Kültür mü, külüstür mü” diye sorarken, “medeniyet, ilim, irfan ve teknolojide geri kalan” toplumların “külüstür” durumda olduğunu ima ediyorum.
Kültürü bir tarafa bakalım.
Önemli olan “medeniyet, ilim, irfan ve teknolojidir.” Bunların hepsini aynı anda sahiplenen toplumlar kültür, sahiplenmeyenler külüstürdür.
Şunu da hassaten belirtmek gerekir. Kültür bir tarafta durur. Karşı tarafta “medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji” durur ve bu beş kavram farklı farklı kavramlardır.
Kültür, süregelen bir birikim, bir toplum için asırlardan beri gelen ve oluşturulan “medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji” gibi özelliklerin bir bütünüdür. Kültür, bir barajın dağlardan gelen sular ile oluşması gibidir. Nasıl ki barajdaki suda dağlardan sürüklenen çer çöp bulunursa, kültürde de çer çöp bulunabilir. (Herkesin medeniyeti kendinedir. Başkasının medeniyetini olduğu gibi almak fayda sağlamaz. Seçmedenalırsan çer çöpü de alırsın.) Barajı çer çöpten, kültürü de zararlı fikir ve düşünceden arıtmak gerekir.
Arıtılmamış kültür, külüstürdür, işe yaramaz.
Bir barajdaki suyu, temizlemeden içemezsiniz. Aynı bunun gibi, bir zararlı öğelerden, toplumun özüne aykırı fikirlerden arındırılmamış kültür de kullanılamaz ve işe yaramaz.
Medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji, yararlı hususlar olduğu halde, kültür tek başına yararlı sayılamaz. Ancak ayıklandığında yararlıdır.
Agrikulture, Batı dillerinde yetiştirmek, topraktan ürün almak demektir.
Topraktan, ot da biter, pıtrak da. Topraktan gül de biter, diken de. Topraktan zeytin de yetiştirilir, zakkum da.
Kültür, otu, pıtrağı, gülü, dikeni, zeytini, zakkumu hepsini içine alır. Medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji, otu pıtraktan, gülü dikenden, zeytini zakkumdan ayırmaktır.
Biz eğer ottan çok pıtrak, gülden çok diken, zeytinden çok zakkum (hatta zıkkım) yetiştiriyorsak o kültür değil, külüstürdür.
Şimdi buradan gelelim, bizim asırlardır vücuda getirdiğimiz kültür birikimimize.
Bu birikimde, 920, 1071, 1299, 1453, 1839, 1876, 1909 ve 1923 yılları çok mühim tarihlerdir.
Türkler, hakanları Karahanlı hükümdarı Satuk Bezir, 920 yılında Müslüman olup Abdulkerim Satuk Buğra Han ismini aldıktan sonra kafileler ve kabileler halinde Müslümanlığı seçmişlerdir.
1071 Malazgirt meydan muharebesinin biz Türklerin zaferiyle sonuçlanmasıyla Anadolu kapıları “sonsuza dek” Türklere açılmıştır.
Anadolu'da Söğüt-Domaniç bölgesinde yurt edinen Ecdadımız Osman Gazi, Bizans'a karşı genişleme politikasını uygulayarak, İnegöl, Karacahisar ve Yarhisar'ı ele geçirdi ve bölgenin mühim merkezlerinden olan Bilecik'i alarak, 1299 yılında burayı beyliğinin merkezi yaptı. Osmanlı Devleti işte böyle kuruldu.
Fatih Sultan Mehmed Han, 1453 yılında İstanbul'u fethederek Bizans'ı ortadan kaldırdı. Bir Çağı (Orta Çağı) kapattı, bir Çağı (Yeni Çağı) başlattı. Dünya tarihinde en önemli 3 olay varsa birisi Osmanlı Ecdadımızın İstanbul'u fethetmesidir. Bu onur bu Millete “sonsuza dek” yeter.
1839 Osmanlı Devletinin kültürel olarak “çöküş belgesi” Tanzimat Fermanının ilan edildiği yıldır.
920, 1071, 1299, 1453 yılları “medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji” anlamında özgün, kendimize uygun, ruhumuza münasip yükselme yıllarıyken 1839 yılından itibaren “Batı Taklitçiliği” ve “külüstür yılları” başlamıştır. 1839 Tanzimat Fermanı, Türk tarihinde Batılılaşmanın (hatta Batıllaşmanın) ilk müşahhas (somut) adımıdır. O ferman (çöküş belgesi) 3 Kasım 1839'da Sultan Abdülmecid döneminde Hariciye Nazırı Taklitçi (Batı Hayranı) Mason Mustafa Reşid Paşa tarafından okunmuştur. (Lise yıllarında tarih kitaplarında bize Koca Mustafa Reşid Paşa diye öğretilen adam meğer gerçekte “cüce"ymiş. Tarih kitaplarındaki her bilgi doğru değildir.)
İşte bu tarihten, yani 1839'dan sonra Türk tarihinde “külüstür” dönemi başladı. Gidişat bundan sonra 1876 yılında biraz düzelse de Ulu Hakan Abdülhamid Han dönemi başladığında biraz kendimize gelsek de 1909 yılında hain alçaklar güruhu İttihat ve Terakki tarafından Ulu Hakanımızın tahttan indirilmesi ile tekrar “külüstür dönemine dönülmüştür.”
Bu dönem 1923 yılına dek sürmüştür. 1909 yılı Osmanlı Devletinin fiilen, 1923 yılı resmen sona erdirildiği yıldır. (Hain alçaklar güruhu İttihat ve Terakki esasında 1909 yılında Osmanlı Devletini bitirmiştir. Futbol terimi ile açıklamak gerekirse maç 1909'da bitmiş ve 14 yıl uzatmalar oynanmıştır.)
1923 yılında Osmanlı Devleti yerine yeni bir Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz kurulmasıyla kültür bakımından yeni bir döneme girilmiştir.
Bu dönemi (1923 sonrasını) değerlendirmek gerekirse elbette kültürel açıdan büyük hamleler ve eski döneme nazaran çok farklı yenilikler (hukuk, siyaset, ekonomi ve idari manada birçok yenilikler) getirilmiştir.
Tüm bunları “medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji” çerçevesinde değerlendirmek ve bu 4 noktadan (medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji noktalarından) bakarak yeni dönemi puanlamak gerekir.
Elbette bu yeni dönemde, yani 1923 yılında Cumhuriyet kurulduktan sonra birçok alanda hamle yapılmıştır.
Medeniyet bakımından iyi bir konumda mıyız? İlim açısından hangi noktadayız? İrfan (insanın kendini bilmesi, Allah’ı tanıması) yönünden insanlarımızın durumu nedir? Teknolojik atılımlarımız yeterli mi?
Ben bütün soruların cevabını size bırakıyorum. Her şeyi de yazardan beklemeyin.
Ancak size şöyle yardımcı olabilirim.
Bir dönemi kültürel açıdan dört dörtlük başarılı bulmak için, o dönemi “medeniyet, ilim, irfan ve teknoloji” açısından masaya yatırmak ve analiz etmek gerekir. Bunun sonucuna göre o dönemin “kültür mü, külüstür mü” olduğunu anlarsınız. 1923-2025 yılları arasında Ülkemizde ilim olsa da, irfan yoksa, teknoloji olsa da medeniyet yoksa, elbette bu durum kültür değil, külüstüre işarettir.”
Takdir sizin.
Yine tekrar ediyorum. Herşeyi yazardan beklemeyin.
Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.