Uzm. Psk. Rabia Görgün depremlerin psikolojik etkilerine dair Ulus'a konuştu
23 Nisan tarihinde Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından bir depremde 3 Mayıs’ta 3.7 büyüklüğü ile Tekirdağ açıklarında meydana geldi. Son günlerde İstanbul’da art arda meydana gelen depremler, sadece yapısal güvenliği değil, aynı zamanda bireylerin ruh sağlığını da tehdit etmeye başladı. Birçok kişi, evlerinin yıkılma tehlikesi, depreme uykuda yakalanma korkusu gibi düşüncelerle karşı karşıya kaldı. Uzman Klinik Psikolog Rabia Görgün, yaşanan sarsıntıların psikolojik etkilerine dair Ulus’a önemli açıklamalarda bulundu. İşte, detaylar…
UYKUSUZLUK VE TETİKTE OLMA DURUMU YAYGIN
Uzman Klinik Psikolog Rabia Görgün, özellikle sık ve beklenmedik şekilde yaşanan depremlerin, bireylerde sürekli bir tehdit algısı oluşturduğunu belirtti. Bu durumun insanların kendini güvende hissetmesini zorlaştırdığını dile getiren Görgün, “Uykusuzluk, sinirlilik, sürekli tetikte olma hali gibi belirtiler çok yaygın. Özellikle daha önce deprem yaşamış kişilerde bu durum daha da yoğun olabiliyor” diye konuştu. Depremlerin ardından yaşanan belirsizlik ve güvenlik kaygısının, bireyin ruhsal dayanıklılığını zorladığını belirten Görgün, “Ruh sağlığımız, bu belirsizlik ve tehdit hissinden doğal olarak etkileniyor” dedi.
DUYGULARI BASTIRMADAN YÖNETMEK ÖNEMLİ
Deprem korkusunun travmaya dönüşmemesi için bireylerin yapması gerekenleri anlatan Görgün, “Korku aslında bizi koruyan bir duygudur, ama bu korku kontrolsüzce büyürse travmaya dönüşebilir. Bu nedenle öncelikle duygularımızı bastırmadan, ama onları yönetmeyi öğrenerek başlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı. Görgün, günlük yaşama dönmenin, sosyal ilişkileri sürdürmenin ve duyguların sevdiklerle paylaşılmasının psikolojik iyileşme sürecinde önemli bir yer tuttuğuna işaret etti. Deprem korkusuyla başa çıkmakta zorlanan kişilerin bir uzmandan destek almasının önemine dikkat çeken Görgün, güvenlik önlemlerinin de ruh sağlığına olumlu katkı sağladığını şu sözlerle açıkladı:
“Deprem çantası hazırlamak ya da oturduğunuz binanın dayanıklılığını kontrol ettirmek, kişide kontrol duygusunu artırır ve psikolojik olarak rahatlatıcı etki yapar.”
SÜREKLİ SALLANMA HİSSİ PSİKOLOJİK ARTÇI SARSINTI OLABİLİR
Görgün, kişilerin zaman zaman yaşadığı sürekli sallanma hissi ya da tetikte olma halinin, ciddi bir psikolojik durumun belirtisi olabileceğini söyledi. Görgün, bu tür hissiyatların çoğu zaman “psikolojik artçı sarsıntılar” olarak tanımlandığını belirtti. “Gerçekte bir sarsıntı olmasa da bedenimiz ya da zihnimiz olmuş gibi hissedebilir” diyen Görgün, bunun yaşanan stres ve kaygının bir yansıması olduğunu ifade etti. Vücudun, tehlikeyi önceden fark etmeye çalıştığı durumlarda, kişiyi sürekli bir ‘hazır olma’ haline sokabileceğini vurgulayan Görgün, bu durumun uyku bozuklukları, dikkat dağınıklığı ve ani irkilmeler gibi sorunlara yol açabileceğine dikkat çekerek, “Eğer bu durum uzun sürerse bir uzmandan destek almak iyi bir adım olur” dedi.
SOSYAL MEDYA, DEPREM KAYGISINI ARTTIRIYOR
Sosyal medya platformlarında sıkça karşılaşılan deprem uyarıları, bilgiye hızlı erişim imkânı sağlasa da, psikolojik açıdan ciddi etkiler oluşturulabiliyor. Görgün, özellikle doğruluğu teyit edilmemiş paylaşımların bireylerde yoğun kaygıya neden olduğunu belirtti. Sosyal medyada yayılan her uyarının gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Görgün, “Her gelen uyarı doğru değil ve sürekli bu haberleri takip etmek kişiyi psikolojik olarak yıpratabilir. İnsanlar bazen her an deprem olacakmış gibi bir beklentiye girip günlük yaşamlarını sürdüremez hale gelebiliyor. Bu yüzden güvenilir kaynaklardan bilgi almak ve ekran başında geçirilen süreyi sınırlamak oldukça önemli” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLARA DEPREMİ KORKUTMADAN ANLATIN”
Yaşanılan depremler sonrası çocukların psikolojik durumunun da dikkatle ele alınması gerektiğini kaydeden Görgün, çocukların bu süreçte olayları nasıl algıladığına ve ebeveynlerin onlara nasıl yaklaşması gerektiğine şu açıklamalarda bulundu.
“Çocuklar, yetişkinlerin tepkilerini örnek alır. Yani anne-baba çok panik halindeyse çocuk da doğal olarak korkar. Bu yüzden öncelikle ebeveynin kendi duygusunu sakin bir şekilde yönetmesi önemli. Çocuklara depremi yaşlarına uygun bir şekilde, çok detaylara boğmadan anlatmak gerekir. Deprem oldu ama güvendeyiz, yanındayım gibi güven verici cümleler işe yarar. Ayrıca oyunla ya da resimle duygularını ifade etmeleri teşvik edilebilir. Onları korkutmadan ama bilgilendirerek yaklaşmak gerekir.”
“MUTLAKA BİR UZMANDAN DESTEK ALINMALI”
Deprem sonrası kişilerde yaşanan uyku bozukluğu, kaygı ve panik atak gibi durumların normal olduğunu belirten Görgün, “Bu tür tepkiler oldukça normaldir. Beden ve zihin yaşanan tehlikeye bir yanıt verir. Ancak bu belirtiler uzun süre devam ederse travma sonrası stres bozukluğuna dönüşebilir. Bu da kişinin hayat kalitesini ciddi şekilde düşürür” dedi. Bu tür durumlarda mutlaka bir uzmandan destek alınması gerektiğini kaydeden Görgün, kişinin kendi başına da uygulayabileceği basit ama etkili yöntemler olduğunu söyleyerek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:
“Nefes egzersizleri, düzenli uyku, sağlıklı beslenme, yürüyüş gibi basit ama etkili yöntemler kişinin rahatlamasına yardımcı olur. En önemlisi de yaşananların konuşulması, bastırılmaması ve kişinin kendisine Bu süreci atlatacağım diyebilmesidir.”
Kaynak:Rüveyda Aslıipek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.