Ülkemizi saran orman yangınları, hepimizin ciğerini yaktı. Bir zamanlar manzarasını izlemek için hayal kurduğumuz, ağaçlarının arasında yürüyüş yapmak istediğimiz pek çok ormanlık alanımız orman yangınları nedeniyle mahvoldu.

Devletimiz ve gönüllü ekiplerimizin başarılı orman yangını söndürme çalışmaları nihai sonuçlarını gösteriyor ve göstermeye de devam edecek. Pek çok kentimiz de orman yangınları başarılı şekilde sona erdirildi ve mücadele tüm hızıyla devam ediyor.

Havadan ve karadan aralıksız şekilde devam eden orman yangını müdahaleleri, aksiyon sahnelerini aratmayacak nitelikler taşıyor. Gönüllü orman sever vatandaşlarımızın; bidonlar ile su çektikleri ormanların tek bir amacı var. “Gelecek nesillere aktarılması ve doğanın yaşatılması.”

Bu kapsamda, ata tohumu da bu değerli niteliği taşımaktadır. Toprağın ve tarımın köklerinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan ata tohumlarımız, genetik yapıları gereği besin değerlerini muhafaza etmektedir.

Sağlıklı bir besin, sağlıklı bir birey ve tüm bunların sonucunda “sağlıklı bir toplum” muhafazası sağlamak en büyük gaye olmalıdır.

Ülkemizde tescil edilmiş ata tohumu sayısı, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 14 Ocak 2025 tarihinde açıkladığı verilere göre “49” olarak biliniyor.

Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamalarına göre; bu söz konusu ata tohumları Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde de bulunabilmektedir.

Ata tohumunun en büyük özelliği; gübre ve zirai ilaç gibi kimyasallardan uzaklaştırılmış ve doğal yöntemler ile yetiştirilmiş olmasıdır.

Bu yüzden ata tohumuna değer verilmeli ve ata hotumu ile sağlık bileşenleri her daim yan yana olmalıdır.

Ormanlarımızın ve tarım arazilerimizin gelecek nesillere aktarılmasını istiyorsak; ata tohumu ile ilgilenmeli ve bir karış toprağı olan her bir vatandaşımızı ata tohumu ekmeye teşvik etmeliyiz.

Ormanlarımızın yangınlar nedeniyle, tarım arazilerimizin ilgisizlik ile elimizden kayıp gitmesine göz yummamalıyız. Bu yüzden devletimizin ve vatandaşlarımızın önceliği her zaman ata tohumu olmalı ve ata tohumu ile yeşeren topraklar olmalıdır.

Bir kez daha gördük ki; orman yangınları önüne ne geçerse yaktı geçti. Canlı, cansız her türlü bileşen orman yangınları nedeniyle mahvoldu ve yüreklerimizi yaktı.

Bu yüzden topraklarımıza sahip çıkmalı ve her ne olursa olsun; ata tohumuna sımsıkı sarılmalıyız. Yeşeren bir Türkiye, sağlıklı bir Türkiye ve toplumsal huzur anlamında eşittir doğa bilinci aşılanmış bir Türkiye’nin kapılarını aralayacaktır.