“Düşünmeyen” 10 adam arıyorum!

“Düşünmeyen” 10 adam arıyorum. Hiç mi hiç düşünmeyecek. “Düşünmeyen” 10 adam arıyorum. Kesinlikle ve asla düşünmeyecek 10 adam arıyorum.

Antik Çağda yaşamış Yunanlı Filozof Diyojen, Sinoplu olması hasebiyle Hemşehrimiz Diyojen gibi sesleniyorum: “Adam arıyorum.” Ancak ondan biraz farklı sesleniyorum. “ben “düşünmeyen adam” arıyorum. Filozof Diyojen’in gündüz gözüyle elinde fener ile dolaşıp ve dolaşırken de “adam arıyorum adam” dediği bilinmektedir. Onlarca insanın arasında gündüz vaktinde elinde fener olduğu halde, yani, lambayla gündüz vaktinde “adam arıyorum” diyorsun ve etrafında da onlarca adam var. Bu ilginç bir durum olsa gerek. Diyojen “adam arıyorum adam” derken esasında “dört dörtlük adam arıyorum” diyordu. “İşinin ehli ve çalışkan, doğru ve dürüst, saygılı ve hoşgörülü, güvenilir ve sadık adam arıyorum” diyordu.

Yalnızca Diyojen mi adam aradı? Hayır. Sahabe Devrinde Hazreti Ömer (ra) Efendimiz zamanında da bu durum geçerliydi. İkinci Halife Hazreti Ömer’in (ra) de adil ve gözü pek, haksever ve cesur adam aradığı rivayet edilir. Bu çerçevede Halife Ömer’in (ra) “adam arıyorum” dediği rivayet edilir.

Siz hiç “kaht-ı rical” diye bir kavramı duydunuz mu? Duymadınızsa duyun ve manasını şöyleyeyim. Kaht-ı rical, “adam kıtlığı” ve yetişmiş, tam istenen düzeyde adam bulma arayışlarının gündemde olduğunda, böyle durumlarda “kaht-ı rical var” diye söylenir.

Kaht-ı rical, adam kıtlığı, günümüzün de en önemli sorunu.

Adam çok da “adam gibi adam yok.”

Bir yerde, bir Ülkede, hangi, devirde ve hangi tarihte olursa olsun, “eğer adam gibi adam” bulmakta zorluk çekiliyorsa, “kaht-ı rical” vardır.

Kaht-ı rical’den Ulu Hakan Abdülhamid Han da çok çekmiştir.

Şurası muhakkak ki Osmanlı’nın son 120 yılı “adam kıtlığı, kaht-ı rical” dönemidir. Kaht-ı rical (adam kıtlığı) sorununu en çok hissetmiş ve yönetici ararken zorlanmış Padişahlardan birisi de, evet evet doğru tahmin ettiniz, Sultan Ulu Hakan Abdülhamid Han’dır. Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han, kendisine yardım edecek ve Ülkeyi, ayakta tutacak ehil yönetici bulmakta büyük zorluk çekmiştir. Bu zorluğa rağmen, Sultan Abdülhamid Han Ülkemizi 33 yıl ayakta tutmuş, ancak, İttihatçı Talat tarafından, 27 Nisan 1909 tarihinde, silah tehdidi altında Meclis’den hal’ kararı çıkartılarak tahttan indirilmiştir. Kaht-ı ricâl’in en belirgin bir örneği de, II. Abdulhamit’in hall (görevden alınma) kararını bildiren heyette tezahür etmektedir. Bu heyette kimler mi var? Yahudi Emanuel Karaso, Ermeni Komitecisi Aram Efendi, Arnavud Es’ad Toptani Paşa ve Gürci Ârif Hikmet Paşa. Ulu Hakan Abdulhamid Han’ın tahttan indirilme kararını bu isimlerini saydığım adamlar Padişah’a bizzat bildiriyor. Bu adamlar kim ki koskoca Osmanlı devletinin Padişahını “görevden alıyorlar?” Başka adam mı kalmadı da görevden almak için Yahudi, Ermeni, Arnavut, Gürcü adamlar öne çıkıyor.

Ah, ah, ah, koca Osmanlı, sen ne hale gelmişsin böyle! Sen kimlerin elinde düşmüşsün öyle!

Söz Ulu hakan Abdülhamid Han’dan açılmışken, şu anekdot da mühimdir.

Gerçi bunu yaşanmadığı da ve bir tevatür olduğu da söyleniyor.

Ancak yaşanmamış olsa da Osmanlı’nın son dönemindeki özellikle 1890 ile 1909 arasındaki kaht-ı ricali (adam kıtlığını) anlattığı için bunu belirtmekte fayda var.

Ulu Hakan Abdülhamid Han Sarayda etrafında bulunan herkesin (defterdarın, kâtibin, çaycının, garsonun, hepsinin) casus olduğunu beyan ederek “Saray casuslarla kaynıyor” diyerek gerçek ismi Arminius Vambery olan, ancak Sarayda Müderris Reşid Efendi olarak bilinen kişiye dert yanıyor. Ancak dert yandığı kişi de bir başka casus.

Evet, bu konuşma, bu diyalog oldu ya da olmadı. Hiç mühim değil. Fakat mühim olan şu. Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın etrafı, insan görünümlü tilkilerle, çakallarla, hainlerle, alçaklarla o kadar çevrili bir haldeydi ki, Sultanımız, Padişahımız adeta çaresiz kalmıştı. Adam yoktu adam, güvenilecek. Adam yoktu adam birlikte hedefe doğru yürünecek.

Ben de bu çağda aynı durumdayım. Adam arıyorum adam, “düşünmeyen” adam arıyorum adam.

“Düşünmeyen” adam arıyorum.

Nasıl, ne demek bu?

“Düşünmeyen” adamı ne yapacaksın sen? Diye sorabilirsiniz.

Sorun, sorun, iyi olur.

“Düşünmeyen” adam arıyorum.

“Düşünmeyen” adam arıyorum.

“Düşünmeyen” adam arıyorum.

Şimdi bu noktada, “sen de çok sıktın ya! Nasıl bir adam arıyorsun sen? Ne’yi düşünmeyecek” diyebilirsiniz.

“Düşünmeyen” adam arıyorum.

Ve çok da fazla değil.

“Düşünmeyen” 10 adam arıyorum.

“Düşünmeyen 10 adam bana yeter.”

Evet, şimdi bu noktada, asıl maksadımızı ve ne demek istediğimi açıklıyorum.

Makam ve mevki, para ve pul, mal ve servet, şan ve şöhret, ilgi ve övgü, gelecek ve ikbal düşünmeyen, yalnız ve yalnız Allah rızasını düşünen 10 adam arıyorum.

Hiçbir şeyi düşünmeyen yalnız ve yalnız Din ve Devleti, yalnız ve yalnız bu Toplumun saadetini, İslam’ın izzet ve şerefini düşünen 10 adam arıyorum.

Şimdi anladınız değil mi, “düşünmeyen” 10 adam arıyorum derken maksadımı!

Maksadım şudur: “Bu Dünya’nın makam ve mevkiini, para ve pulunu, mal ve servetini, şan ve şöhretini, ilgi ve övgüsünü, gelecek ve ikbalini düşünmeyen 10 adam arıyorum.”

Evet, yalnız ve yalnız Allah rızasını düşünen 10 adam arıyorum.

Ben o 10 adam ile Dünya’ları fethederim, biiznillah.

Vesselam….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Sandal Arşivi