
Ahmet Sandal
Manisa ve Spil notları
Bundan birkaç gün önce de seyahat notları babında bir yazı kaleme almıştım. O yazımın başlığı “Tunceli ve Munzur Notları” idi. Bu yazımın başlığını zaten görüyorsunuz. “Manisa ve Spil Notları.”
Spil bir dağ, Munzur bir çay. Gerçi Munzur bir çay mı, ırmak mı? Bunu da ayrıca tartışmak gerek. Benim şahsi görüşüme göre Munzur bir ırmaktır. Çünkü oldukça büyük ve geniş, debisi oldukça yüksek, akışı oldukça hızlı bir ırmaktır.
Neyse bu tartışmayı bir tarafa bırakalım ve Manisa ve Spil Notlarına gelelim. Bazı coğrafya özellikleri ve tabiat güzellikleri, bir şehrin simgesi olur ya, Manisa’nın simgesi Spil Dağı ve Tunceli’nin simgesi Munzur Irmağıdır. Munzur hakkında birkaç gün önce uzun uzun yazdım. Şimdi de Spil dağı hakkında yazayım. Ben Munzur Irmağı’nın da, Spil Dağı’nın da hayranıyım. Bunu da böyle belirteyim.
Bu satırların yazarı Kardeşiniz gittiği, gezdiği yerler ve şehirlerle ilgili seyahat notları yazmayı bir gelenek ve bir görev haline getirmiştir. Nice nice yerler ve nice şehirler hakkında yazdım, elhamdülillah. Şimdi de Manisa ve Spil Dağı hakkında yazalım, inşallah. Manisa denildiğinde Spil Dağı akla gelir. Manisa’nın sırtını dayadığı, üzerinde nice nice tabiat güzelliklerin ve hatta Spil Milli Parkının yer aldığı bir dağdır.
Munzur Vadisi da bir milli parktır, Spil Dağı da. Evet, biri Doğu’da bir, Batı’da, iki tabiat varlığımızın ve Ülke sathında bilinen tanınan ve gezilen iki yerin koruma statüsünde olması çok güzel.
Spil Dağını ilk defa bundan 30 yıl önce görmüştüm. Tabi ondan sonra zaman zaman gitmek ve görmek nasip oldu. En son da geçen Ağustos ayında bir ziyaretimiz oldu. Spil Dağı, Manisa merkezden güney yolunu izleyerek 24 km, İzmir merkezden kuzey yolunu izleyerek yaklaşık 50 km uzaklıkta bir dağdır. Spil Dağı, Gediz Nehri ovasının 60 metrelik seviyesinden başlayarak Karadağ zirvesinde 1517 metre yüksekliğe ulaşır. Dağın çevresinde derin vâdiler ve bunların içinde dere yatakları bulunmaktadır. Dağın bitki örtüsü ormanlıktır. Manisa lâlesi gibi endemik türler de dahil olmak üzere, zengin bir floraya sahiptir. Ünlü yaban atlarının yanı sıra, diğer yaban hayvanı türleri de mevcuttur. Spil Dağı'nda ayrıca birçok mağara da bulunmaktadır.
Evet, bunlar ansiklopedik bilgilerdir. Bu bilgilerin yanında benim gördüğüm Spil Dağında muhteşem bir seyir terası avr. O terastan Manisa şehri ve Manisa Ovası muhteşem görünüyor.
Spil Dağından içimi kolay ve doyumsuz sular da çıkmaktadır. Hatta biz bizzat Sultan Suyu dedikleri alan kadar gidip oradaki çeşmelerden gürül gürül akan suyu doldurduk ve arabamızın bagajında şehre getirdik. Spil Dağında yılkı atlarını da, yani yaban atlarını da gördük. Kendi hallerinde geziyorlardı. Spil Dağına çıkarken yol üzerinde bir de Mevlevi tekkesi ve Camii var. Manisa Tarzan’ı da Spil Dağı ile âdeta özdeştir.
Manisa Tarzanı hakkında da bilgi verelim. Ansiklopedik bilgilere göre, Manisa Tarzan’ı, sıl ismi Ahmeddin Carlak ya da kendi ifadesi ile Ahmet Bedevi (1899, Samarra - 31 Mayıs 1963, Manisa), Türk çevrecidir. Türk Kurtuluş Savaşı'nda savaştığı için İstiklal Madalyası sahibidir. Hayatını Manisa'yı tüm Türkiye'ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adamış ve yaşadığı süre boyunca binlerce ağaç dikmiştir. Spil Dağı'nda yaşayan ve Manisa sokaklarında üzerinde sadece şort ile dolaşan Ahmeddin Carlak'a halk 1934 yapımı Tarzan filmi Manisa sinemalarında gösterime girdikten sonra yaşamını bu filmle özdeşleştirerek Manisa Tarzan’ı adını takmıştır. 1963 yılında hayatını kaybedince Manisa halkınca bir efsaneye dönüştürülmüş, İlde birçok heykeli dikilmiştir. Her yıl ölüm yıldönümü olan 31 Mayıs gününde Manisa'da hatırası için törenler düzenlenir.
Bu bilgilerin yanında, Manisa’da ikamet ettiğimiz günlerde Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nü (BAEM’i) de ziyaret ederek yetkililerle görüştük. Başarılı ve çalışkan bir ekip var orada. O ziyaret sırasında anlatmışlardı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ege Bölgesi'nde bağcılığı geliştirmek üzere, BAEM, 1930 yılında Amerikan asma fidanlığı adıyla kurulmuştur. 1930’lı yıllarda bağcılığı geliştirme çalışmalarında Manisa Tarzan’ının bizzat katkısı ve çalışmaları olmuştur.
Manisa ile ilgili tabiat ve coğrafya üzerine bu kısa bilgiden sonra, bir de tarihi yapılar üzerinde bilgi verelim.
Manisa Osmanlı döneninde önemli bir şehirdir ve önemli, bir misyon üstlenmiştir. Osmanlı yıllarında Manisa şehzadeler şehridir. Ansiklopedik bilgilere göre, Manisa’da görev yapan şehzadeler şunlardır: Yıldırım Beyazıd’ın oğlu Süleyman Çelebi, II.Murat’ın oğlu II.Mehmet (Fatih), II.Mehmet'in oğlu Mustafa, II. Beyazıt'ın oğulları Abdullah ve Mahmut, Yavuz Selim’in oğlu Süleyman ( Kanuni ), Kanuninin oğulları Mustafa ve Mehmet, II. Selim’in oğlu Murat, II.Murat’ın oğlu Mehmet’tir.
Şehzadeleri ile ünlü olan Manisa’da, Büyükşehir Belediyesi kurulduktan sonra teşekkül ettirilen merkez bir ilçeye ye Şehzadeler ismi verilmiştir.
İşte o Şehzadeler ilçesinde birçok cami ve birçok tarihi eser vardır. O eserler içerisinde en başta Hatuniye Camii, Ulu Camii, Muradiye Camii, Sultan Camii, İvaz Paşa Camii gibi camiler yer alır.
Manisa’da bulunduğumuz günlerde Cuma namazımızı İvaz Paşa Camiinde kıldık. Oradan Ulu Camii’ne giderek ziyaretlerde bulunduk. Manisa Ulu Camii içerisindeki minberin, Bursa Ulu Camii’ndeki gibi çok eski ve tarihi olduğunu, minberin meydan getiren ahşap üzerinde gezegenleri, ay ve güneşi temsil eden işaretlerin olduğunu gördük ve hayran kaldık. Osmanlı’daki birçok tarihi minberin çivi kullanılmadan tahtaların birbirlerine geçirilmesiyle oluşturulduğunu birçok yerde gözlemledim.
Evet Osmanlı’dan daha eskilere gidildikçe ve antik çağlara doğru inildikçe, Manisa’nın çok eski bir yerleşim yeri olduğu anlaşılır. Manisa. Spil Dağı'nın eteklerinde kurulu olan Lidya şehri adını Yunanca Magnesia'dan almıştır. Bazı kaynaklar şehre Magnesia adı verilmesinin manyetik çekim gücü olan taşlardan kaynaklandığını söylemektedir. Şehir Türk hakimiyetine geçtiğinde ise adı Manisa olarak söylenmeye başlanmıştır.
Manisa Salihli’de yer alan antik Lidya, Sardes ve Artemis kalıntıları da görülmeye değer.
Manisa Salihli’deki bu harabeleri ve antik yerleri gezdik ve oldukça muhteşem bulduk. Özelikle de Lidya, yani Dünya’da paranın icat edildiği kent olan Sardes harabeleri çok eski bir şehir olarak dikkat çekicidir.
Manisa’da kaldığımız süre içerisinde yiyeceklerinden de istifade ettik. Manisa Kebabı enfes bir yemek. Yoğurtlusu da var, domates salça soslusu da var. Bir vesile ile Manisa Kebabından tattık ve kebabımızı Manisa BAEM’de üretilen üzüm suyu (şerbet, şıra) ile birlikte içtik. Oldukça uyumlu ve oldukça güzel tat aldık. Elhamdülillah. Şıra güzel olur da üzüm güzel olmaz mı? Manisa üzümlerinin lezzetini ayrıca belirtmeye gerek yok. Manisa BAEM’de bizlere ikram edilen siyah ve beyaz üzümlerin tadına doyamadım.
Yazımızın en sonunda Manisa nüfusundan bahsedelim. Manisa her geçen gün büyüyor ve gelişiyor. Manisa göç alan bir şehir. Sanayi ve tarım bakımından oldukça gelişmiş bir şehir. Manisa sokakları temiz ve bakımlı bir şehir.
Velhasıl Manisa güzel şehir. Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.