
Gamze Usta
Geleceğe Vurulan Darbe
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin en popüler zincir marketlerinden birinde çalışan genç bir kasiyerin yorgunluk nedeniyle işine devam edemediği anlar sosyal medyada gündem olurken, paylaşılan yeni görüntüde, yoğun çalışma temposuna dayanamayan başka bir zincir market kasiyerinin de fenalaşarak yere düştüğü anlara yer verildi. Bu görüntüler sadece “anlık yorgunluk” görüntüleri değil. Bir toplumsal yapının alarm zilidir. Etiketlerde görünen uygun fiyatlara odaklanırken, kasaların ardındaki yorgun gençliği kimsenin görmemesi derin bir sorunun yansımasıdır.
Birçoğu, "okudukları bölümle ilgili iş bulamadığı" için bir zorunlulukla bu işlere yönelmiş durumda. Üniversite yılları boyunca sabahlara kadar ders çalışan, kariyer hayalleri kuran bu gençler mezun olduklarında bekledikleri kapıları açılmış bulamıyor. Yıllarca okuyarak, kariyerleri için büyük bir emek harcayan bu gençler bunu hak ediyor mu?
Hayallerine uygun bir meslek icra edemedikleri için, geçim derdi ve zorunluluk onları marketlere, kahve zincirlerine, şubeleşmiş giyim mağazalarına yönlendiriyor. 10-15 saati aşan mesailer, düşük ücretler, ağır iş yükü ve tükenmişlik… Bu tablo gençliğin umudunu değil, sabrını tüketiyor. Oysa onların en üretken, en enerjik çağında toplum için katma değer üretecek, geleceğe yön verecek pozisyonlarda olmaları gerekirdi.
TECRÜBESİZ YENİ MEZUN MU OLUR?
Gençlerin kötü koşullarda çalışmak zorunda kalmasının ardında başka bir çelişki daha var. İşverenlerin bitmek bilmeyen “tecrübe” ısrarı. Daha dün mezun olmuş bir gence, “en az 2 yıl deneyim” şartı konuluyor. İnsan düşünmeden edemiyor: Yeni mezun zaten nasıl tecrübe kazanabilir?
Üniversitede yıllarca okuyan, proje hazırlayan, stajlarla kendini geliştirmeye çalışan gençlerin emeği ilanlarda bir kalemde siliniyor.
İŞVERENLER MUCİZE ARIYOR
Hem genç, hem enerjik, hem de yıllarca tecrübeli biri… Böyle bir profilin varlığı zaten imkânsız. Bu yaklaşım, gençlerin mesleklerine adım atamadan umutsuzluğa kapılmasına neden oluyor. “İş yok” diyerek zincir marketlerde ya da alakasız işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar.
Oysa işverenler, gençlere fırsat verip onları bir yük değil, yatırım olarak görmelidir. Gençlere değer vermeyen bir sistem, aslında kendi geleceğini de baltalıyor. Çünkü iş hayatına güvenle ve heyecanla başlayan bir genç, sadece kendisi için değil, ülke için de değer üretir. Ama kapılar yüzlerine kapanırsa, geriye yalnızca tükenmişlik ve umutsuzluk kalır.
Bir toplumun gençliği tükeniyorsa, aslında geleceği de tükeniyor demektir. Bugün gördüğümüz, hayalleri yerine hayatta kalma mücadelesi veren bir genç; yarının kırgın, umutsuz bireyine dönüşüyor. Bu tablo, yalnızca işverenlerin değil tüm ülkenin geleceğine vurulmuş bir darbe niteliği taşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.