
Ahmet Sandal
Güneş altında buz/ecel karşısında insan
Yer: Bağdat. Yıl: Tahminen günümüzden 1100 yıl kadar önce.
Mutasavvıf Alim Cüneyd-i Bağdâdî, Bağdat sokaklarında talebeleriyle birlikte yürürken bir buz satıcısının şöyle seslendiğini duyar: “Sermayesi hızlı bir şekilde eriyen bu fakirden buz alan yok mu?”
Cüneyd-i Bağdâdî bu sözleri duyar duymaz birden durdu. Yere çöktü ve o anda yoğun bir tefekkür haline geçti.
Talebeler merakla sordular: “Ne oldu Hocam? Niye durdunuz?”
Evet, Bağdat'ın kesif ve bunaltıcı sıcağında bir fakir kişi, dağlardaki mağaralardan zaman zaman Bağdat’a getirdiği buzları satarken bir yandan da o sıcak ortasında buzların hızla eridiğini görüp elinden bir şey gelmiyordu.
Tek sermayesi buzlar olan o adam, sermayesinin yok olup gittiğini gördükçe adeta panik halinde bağırıp çağırıyordu.
“Sermayesi hızlı bir şekilde eriyen bu fakirden buz alan yok mu?”
Mutasavvıf Alim Cüneyd-i Bağdâdî’nin o manzara karşısındaki tefekkürü müthiş idi. O anda diz çöküp de kendinden geçtiği o ahvalde, talebelerine şöyle seslendi: “Bu adamın söylediklerine dikkat edin! Eriyen sadece buzlar değil, aynı zamanda ömür sermayemiz de buz gibi eriyip gidiyor. Bu adam güneş karşısında eriyip giden sermayesine sahip çıkamadığı gibi biz de her gün her gün azalan ve sona doğru giden ömür sermayesinin son bulmasına engel olamayız. Buz gibi eriyip de bitecek bu hayat. Öyleyse tek çare var. Ömrümüzün kıymetini bilerek ve onu iyi değerlendirmek suretiyle Ahireti kazanmamız şarttır.”
Bu tefekkürden sonra Cüneyd-i Bağdâdî ve talebeleri o buz satıcısının tüm buzlarını satın alarak yollarına devam ettiler.
Ey insan, özellikle yaşı geçkin olan ey zavallı insan, ömür bir sermayedir ve güneş altındaki buz gibi sürekli erimektedir.
Bu ahvalde hâlâ gaflette mi kalacaksın?
Bu ahvalde hâlâ hayatın “mutfak ve tuvalet arasında mı geçecek?”
O mutfak ve tuvalet arasında heder ettiğin hayatın, yalnız ona değer verdiğin ve adeta azman gibi büyüttüğün o bedenin toprak altındaki börtü böceklere yarayacak. Ölüp gittiğinde toprak altında tüm vücudunu yılan çıyan, börtü böcek yiyip tüketecek.
Halbuki sen gafil insan, mutfak ve tuvalet arasında geçen o hayatın ile yalnız yılan çıyanlar ve börtü böcekler için yaşayıp o malum sona son sürat yuvarlandığının dahi farkında değilsin.
Seni zavallı Seni! Seni gafil Seni!
İnsan için kalacak tek değer, tek varlık ruhudur.
Ancak bu hakikate rağmen insan ruhuna değil, fani ve zavallı bedeni için çalışır.
Ah düşüncesiz, ah gafil insan ah!
Bedenini şişirten ve semirten aklını kullanmayan ah insan ah!
Mutfak ve tuvalet arasında geçen ve şişirdiğin bedenin, ne kadar bakarsan bak, ne kadar özen gösterirsen göster, ömrün sayılı ve ecel mutlak olduğu için mutlaka bitecek.
Mutfak ve tuvalet arasındayken bir bakmışsın karşında Azrail var. Bitti, gitti, buz gibi eriyip de tükendi ömrün.
Ne söylüyor bak ve dinle! Şanlıurfalı Sanatçı Kazancı Bedih’i dinle:
Tükendi nakd-i ömrüm.
Dilde sermaye olan
Bir ah kaldı gülüm aman.
Sanırım derdimi Lokman'a gösterdim.
Dedi eyvah, eyvah.
Bu derdin def eden bir çare
Hakiki bir İlah kaldı gülüm aman, aman, aman.
Durum bu.
Ömür sermayesi buz gibi eriyip gidiyor.
İnsan yaşlandıkça vücut çöküyor.
İnsan bedeni güneş altındaki bir buz gibi sürekli erimektedir. Bu gidişatı Dünya’nın tüm alimleri bir araya gelse durduramaz. İnsanı ölmekten kimse kurtaramaz. Ancak ölüm sonrası için hazırlık yaparsanız ölümden kurtulmuş olursunuz.
Çünkü ölen bedeniniz. Ruhunuz değil.
Yunus öldü diye salâ verirler.
Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez.
Yunus Emre
Bizim bakışımız da elhamdülillah Yunus gibi.
Ey insan gel de tefekkür eyle:
Ömür geçiyor, hayat bitiyor.
Gün be gün eriyoruz buz gibi.
Ancak ruhumuz hep diri.
Everest'in zirvesindeki buz gibi.
Bunun farkında olmalı ve ruhumuzun huzuru için çaba göstermeliyiz.
Ruhumuzun huzur ve mutluluğu parada pulda değil, Allah yolunda takva sahibi kul olmaktadır.
Yazımızın en sonunda bu yazıda sırasıyla simleri geçen Mutasavvıf Alim Cüneyd-i Bağdâdî’yi, Şanlıurfalı Sanatçı Kazancı Bedih’i ve Hak Aşığı Yunus Emre’yi rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.
Allah cümlemize ruhumuzu güzelleştirmeyi, ilim ve irfan sahibi, takva üzere yaşayıp da bu minval üzere son nefesimizi vermeyi nasip etsin. Amin
İşte bu şekilde can verirsek bedenimiz buz gibi erimiş olsa da ruhumuzun dipdiri ve Ahiretimiz sonsuzluk huzuru ile dopdolu olur.
Son söz: Ey insan elinden çıkıp da gitmesi muhakkak olan için değil, seninle sonsuza dek yoldaş olacak için çalış ve çaba sarfet. O ruhudur.
Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.