Yılın son günleri gelirken takvimler bir masal kitabı gibi kapanıyor. Her yaprak, yaşanmış bir anın, söylenememiş bir cümlenin, içe atılmış bir gözyaşının sessiz tanığı. Günler, gecelerin omzuna yaslanıyor; zaman, biraz yorgun ama hâlâ umutlu bakıyor yüzümüze.
Bu yıl da bir masal gibiydi aslında. Kimi sayfaları güneşliydi, kahkahalarla doluydu, güldük. Kimi sayfalarıysa karanlık ormanlardan geçer gibiydi; kaybolduk, korktuk, bazen yolumuzu bile unuttuk. Ama masallar böyledir… Kahramanlar en çok karanlıkta büyür, en çok düştükleri yerde kendilerini bulur.
Yıl boyunca omzumuzdan düşmeyen yükler oldu. Vedalar birikti kalbimizin köşelerinde. “Ama”larla “neyse”lerle süsledik bazı geceleri. Fakat her şeye rağmen güneş yeniden doğdu, sabah oldu. Çünkü umut dediğimiz şey, masalların en inatçı kahramanları; ne kadar bastırılırsa bastırılsın, bir yerden ışık sızdırır mutlaka.
Şimdi yılın son sayfasındayız. Zaman, bize usulca soruyor: “Neyi geride bırakacaksın, neyi yanında taşıyacaksın?” Belki kırgınlıkları bırakma vakti. Belki kendimize ettiğimiz haksızlıkları affetme zamanı. Çünkü yeni bir masala temiz bir kalple girmek gerekli.
Yeni yıl, henüz yazılmamış bir hikâye gibi duruyor önümüzde. Mürekkebi umut, kalemi cesaret olan bir hikâye… Kahramanı ise bizler. Bu hikâye, daha az acele, daha çok şefkat; daha az korku, daha çok inançla yazılmayı bekliyor.
Takvimler kapanırken dileğim şu: Yeni yıl, kalbimize masal gibi dokunsun. Kayıplarımıza sabır, hayallerimize yol, dualarımıza kabul, yorgun ruhumuza biraz da huzur getirsin. Ve biz, her şeye rağmen, yaşamaya yeniden inanabilelim. Hoş gel 2026.
Sağlıcakla kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.