Geçtiğimiz 10 Kasım ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete irtihalinin 86. sene-i devriyesiydi.

Mustafa Kemal Paşa, ne rakı edebiyatına ne de beyinlerini sözde Müslümanlık adına İran’a yahut Suud’a kiralamış olanların hain edebiyatına meze edilebilecek bir şahsiyet değildir.

Mustafa Kemal Atatürk; dağılmış, parçalanmış ve işgale uğramış bir imparatorluğun küllerinden bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çıkarmış ve bu toprakların Türk milletine ait olduğunu bütün Dünya’ya tekrar göstermiştir.

Vahdettin’i Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına çıkarmak ve bu iki tarihi şahsiyete adete bilek güreşi yaptırtmak iki şahsın da ruhaniyetine tam anlamıyla bir terbiyesizliktir. Vahdettin bir hain değildir ancak gücü sadece İstanbul’un birkaç ilçesini yönetmeye yeten ve dahası İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı’nın sözünden pek de çıkamayan esir edilmiş, eli kolu bağlanmış bir padişahtır.

Mustafa Kemal Paşa ise gücünün farkında olan ancak mevzubahis vatan olduğunda gücünün ötesinde şeyler yapabilmeyi göze alabilen cesur bir askerdir. Vatan dört bir yandan işgal edilmeye başlanmışken Anadolu’ya gelmiş ve işgal karşıtı bütün hareketleri bünyesinde toplayarak işgale son vermek ve vatan topraklarını esaretten kurtarmak için arkadaşlarıyla cansiperane bir mücadele vermiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün hataları günahları olabilir ancak döneminin bağımsız tek Müslüman ülkesini işgalden kurtarmış ve bu toprakların Türk milletine ait olduğunu bütün Dünya’ya ilan etmiştir. Yunan ordusu Ankara önlerine kadar gelmişken mücadele etme azmini kaybetmemiş büyük bir vatanseverdir.

Atatürk düşmanlığı hele bu dönemde kimseye bir şey kazandırmaz. Özellikle son dönemlerde Filistin konusunda dilleri lal, gözleri kör olmuş İngiltere’ye göbek bağıyla bağlı Arap devletlerini görünce bağımsız bir devlet kurabilme iradesini ortaya koyabilmiş insanlara düşmanlık vatan hainlerine dostluk manasına gelir. Büyük Türk Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına sonsuz saygı ve rahmetle…