Herkesin malumu olduğu üzere bir süredir yürütülen bir süreç var. Terör örgütü pkk’nın kendini feshetmesi yönünde bebek katili öcalan tarafından yapılan çağrı ve sonrasında yaşananlar. Teröristbaşı ve bebek katili öcalan’ın bildirisi okunduktan sonra Sırrı Süreyya Önder, öcalan’la da konuşulan ancak bildiriye konulmayan not da iletti “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir."
Terör örgütü sempatizanı sözde gazeteciler ve terör örgütünün siyasi ayağını oluşturan siyasi partinin üyeleri bu not üzerinden yeni bir tartışma açtı: eşit vatandaşlık.
Esasında daha önce Özgür Özel başta olmak üzere muhalefet kesiminden de bazı aktörlerinin dile getirdiği Kürtlerin bu ülkede daha az eşit olduğuna yönelik söylemler bugün değil geçmişte de sık sık dile getirilmişti.
Kürtlerin eşit vatandaş olmadığı ve dolayısıyla adaletsizliğe maruz kaldığını iddia edenler, eşit vatandaşlık gibi liberal söylemlerin ortaya çıktığı 90’lı yıllardan itibaren partisi fark etmeksizin Kürt kökenli kaç insanımızın bu ülkede bakanlık, milletvekilliği, valilik gibi önemli pozisyonlara geldiğine bakabilir. Bu insanlar bu makamlara geldiğinde kimse “Sen Kürt kökenlisin bu koltuğa oturamazsın.” yahut “Bu makama Kürt kimse gelemez.” gibi cümleler kurmadı. Makamlara layık olan, o görevi yapmaya ehil olan herkes etnik kökenine, aidiyetine bakılmaksızın hak ettiği göreve geldi.
Bu ülkede hiçbir zaman bir ayrımcılık mevzubahis olmamıştır. Büyük şehirlerde ülkenin dört bir yanından gelen vatandaşlarımız komşuluk yapıyor, bir ve beraber yaşıyor. Kimse “Sen Kürt kökenlisin İstanbul’da, İzmir’de ne işin var?” demiyor. Etnik kökenine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti iyi ya da kötü, az veya çok herkese eşit hizmetler sunuyor ve herkes eşit koşullarda bu ülkede varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Eğer eşit vatandaşlıktan kasıt ana dilde eğitim gibi bazı garabetler ise bunu söyleyenler ancak rüyasında görür. Türkiye Cumhuriyeti’nin dili Türkçedir. Hatta murisi olduğumuz Osmanlı Devleti’nin dili de Türkçeydi. Ana dilde eğitim zırvalıkları, daha okul çağında bu milleti bölmeye çalışma fikrinden başka bir şey değildir. Farklı dillerde eğitim gören ve daha okul çağında birbirinden ayrışan bir milletin varlığını bir ve beraberce sürdürebilmesinin imkânı yoktur.
Bölücülerin asıl hedefi belli öyle veya böyle bu ülkeyi bölmek. Bunu ise çeşitli masum isteklerin ardına saklanarak yapmaya çalışıyorlar ve çalışacaklar. Bunlara karşı uyanık olmak gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.