Doksanlı yıllarda ülkücü harekette gelenek haline gelmiş Erciyes kurultaylarında “başbuğ nerede biz oradayız” diyen kalabalığa Alparslan Türkeş şöyle cevap vermişti: “Siz neredeyseniz başbuğ da oradadır. Siz toprakta ben de sizinle birlikte toprakta, siz Erciyes’in doruklarında ben de sizinle birlikte doruklardayım, siz hapishanelerde ben de sizinle birlikte hapishanelerdeyim, siz idam sehpalarının altındasınız ben de sizinle beraberim.”

Bu cümleler Alparslan Türkeş’in hayatının tam olarak özetidir. 1944 Turancılık Davası’nda dava arkadaşları tabutluklarda işkence görüyordu, Alparslan Türkeş de tabutluklardaydı. 1960’lara geldiğimizde arkadaşlarıyla birlikte önemli bir rol üstlendi ve sonra arkadaşlarıyla birlikte sürgüne gitti. 1970’lerde ülkücüler komünistlere karşı amansız bir mücadele veriyordu, Alparslan Türkeş de bilfiil bu mücadelenin içindeydi. 1980’lerde kendisinin ve arkadaşlarının payına yine zindan düştü 5 yıl hapishanede kaldı. Sonrası ise toparlanma süreci. Dört bir yana dağılmış, zindanlara düşmüş, işkenceler görmüş, darağacına çıkmış evlatlarının her zaman yanındaydı ve bir babanın yapacağı gibi her şeye rağmen evlatlarını tekrar yanında topladı. Darbe sonrası yıllarda yani 90’lı yıllarda ilerlemiş yaşına rağmen liseli hatta ortaokullu gençlerle mücadelesine devam etti.

Alparslan Türkeş’in yakın arkadaşı ve yardımcısı Dündar Taşer onun hakkında "Beni beton duvarlı bir odaya hapsetseniz her şey buraya kadarmış diye kaderime razı olurum. Ama Türkeş o beton duvarı kafası ile vura vura kırar ve kendini dışarı atar… Liderlik doğuştan gelen bir vasıftır, sonradan kazanılmaz. İşte o vasıf Türkeş'te var, bende yok." demişti. Alparslan Türkeş her dönem karşısına çıkan duvarları kıra kıra yoluna devam etti ve liderliğini her seferinde tekrar kanıtladı.

Fikir dünyamızın mimarı, büyük dava, siyaset ve devlet adamı, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i vefatının sene-i devriyesinde rahmetle ve minnetle anıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.