Son yıllarda Ramazan ayının ruhu giderek kayboluyor.
Maneviyat, yerini bir gösteri mevsimine bırakmış durumda. Ramazan, yoksulun derdine ortak olma ayıdır.
Sofraların bereketini, kalplerin merhametini büyüten, insana insanlığı hatırlatan mukaddes bir zaman dilimidir.
Peki, bugün Ramazan'ı nasıl yaşıyoruz? Gerçekten paylaşıyor muyuz, yoksa sadece gösteri mi yapıyoruz? Son yıllarda Ramazan, siyasetin gösteri sahnesine dönüştü.
Siyasetçiler ve partililer, iftar çadırlarında boy göstererek Ramazan'ı adeta kendi reklam panolarına çeviriyor.
Ramazan, paylaşmanın, dayanışmanın, yardımlaşmanın ayı olmaktan çıkıp bir algı yönetimi aracına dönüştü.
Bugün iftar çadırlarına bir bakın: Gerçek ihtiyaç sahiplerinden çok, masalarda oturan siyasi, şov yapanlar, kameralara poz verenler var.
Evinde ailesiyle aynı sofraya oturamayan asgari ücretli ya da emekli vatandaş ise bu gösterinin sessiz seyircisi olmaktan öteye gidemiyor.
Artık iftar sofralarının merkezinde insanlık, samimiyet ve dayanışma değil; sosyal medya paylaşımları var.
Bir yardımlaşma ve dayanışma ayından, sosyal medya gösterisine dönüştü.
Artık iftar sofralarının başlıca unsuru yemekler ya da dualar değil, kamera açıları ve fotoğraf kareleri oldu.
Bir etkinliğin değeri, oradaki insanlara ne kadar dokunduğuyla değil, ne kadar görüntü alındığı ve kaç beğenme topladığıyla ölçülüyor.
Genel merkezlere boy boy kalabalık resimleri gönderiliyor. Bakın biz teşkilat olarak iftar çadırında halkın içindeyiz.
Formül belli; Etkinliği yap, kalabalık yarat, fotoğraf çek, sosyal medyaya yükle, "Vatandaşlarımızla bir aradayız" notunu ekle, algı yönetimi tamam!
Ancak Ramazan'ın gerçek ruhu bu değil. Paylaşmanın sosyal medyada resim paylaşmak olmadığını ne zaman anlayacağız?
İşte tam da bu yüzden Ramazan etkinlikleri giderek içi boş bir şova dönüşüyor. Maneviyattan uzak İslam’ın değerlerinde bir haber oluyor.
Bir yandan yoksullara iftar sofraları kurduk diye övünülürken, diğer yanda şatafatlı otel salonlarında binlerce liralık iftar menülerine kaşık sallanıyor.
Soruyorum size: Yetimin hakkıyla açılan bir iftar sofrası olur mu? Bir yanda milyonlarca insan ay sonunu getiremezken, diğer yanda israf içinde yenen yemeklerin Ramazan ruhuyla ne ilgisi var?
İşte asıl sormamız gereken soru bu: Ramazan paylaşmaksa, neden bu paylaşım hep dar gelirlilerin sabrına bırakılıyor?
Adaletsizlik ortada. Sabreden belli, bereketi gören belli, gösteren belli! Peki, bu düzeni kim değiştirecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.