Osmanlı’nın sonunu Osmanlı paşaları mı getirdi?

Bir önceki yazımızın başlığı “Osmanlı’nın Sonunu Osmanlı Ordusu mu Getirdi” şeklindeydi. Elbette o soruda biraz gariplik vardı. Bir ordu, Devleti ve Vatanı korumak için kurulur. O nedenle de bir ordu elbette, bir Devletin sonunu getirmez. Tabi o sorudaki kastımız, elbette ordunun içindeki paşa ve benzeri subayların bilerek ya da bilmeyerek bir Devletin sonunu getirdiğidir. İşte bu yazımızda o kasıttan hareketle görüşümü belirteceğim. Ve yazımızın başlığı “Osmanlı’nın Sonunu Osmanlı Paşaları mı Getirdi?”

Bu arada bundan önceki bu yazım ile bu yazım birlikte okunursa maksadım daha iyi anlaşılır. Bunu da böylece belirtmiş olalım.

Ve şimdi anlatmaya başlayalım.

Benim iddiam şudur: “Osmanlı Devleti’nde bazı paşalar da Osmanlı’yı bilerek, isteyerek ve taammüden yıkmışlardır.” Bu yıkım aşama aşama safha safha uygulamaya sokulmuştur.

Osmanlı’da bazı paşalar taksirli, yani bilmeyerek değil, kasten bir Devleti yıkmışlardır.

Osmanlı’yı kasten yıkılışa sürükleyen (velev ki taksirle olsun) o paşaların cezası çok çok ağırdır. Bu Dünya’da ceza almadan göçüp gitmiş olsalar da Ahirette elbette ceza alacaklardır. “Çünkü fitne, katl’den, yani adam öldürmekten daha kötüdür.” Maalesef, o paşalar “fitne” bıraktılar ve gittiler. Çünkü Osmanlı’nın yıkılışı, son 100 yüzyılın en büyük fitnesidir. Osmanlı gitti, İsrail (ki en büyük fitnedir) geldi. Osmanlı gitti, Ortadoğu’da barış ve huzur bitti. Osmanlı gitti Müslümanlar başsız ve hamisiz kaldılar. Bundan daha büyük fitne mi olur?

Bizi Osmanlıcı diye suçlayanlar iyi dinlesin.

Evet biz Osmanlıcıyız, çünkü Osmanlı Dünya’da Müslümanların hamisi ve İslam’ın Kalesi idi.

İşte biz bu iki nedenden dolayı Osmanlıcıyız.

“Biz Osmanlı’ya sahip çıkmamızın ve Osmanlıcı bir bakış içinde olmamızın sebebi, Osmanlı’yı tüm insanlık ve özellikle de Müslümanlar için bir kurtuluş adası ve huzur yuvası olarak görmekten gelir. Bunu açıkça belirtelim.”

Bunu böyle belirttikten sonra şimdi asıl konumuza gelelim.

Osmanlı’yı bazı paşalar yıktı?

“Nasıl mı oldu bu?” “Nasıl mı oldu bu” sorusundan önce “ne zaman oldu bu” sorusuna cevap verelim?

1790’lı yıllardan sonra oldu bu. 1790’lı yıllardan sonra, Osmanlı’da ip artık puştların eline geçmiştir. 1876 yılındaki Fransız Devriminin etkisiyle Avrupa’da mutlakiyetçi sistemlerin yara almasından sonra, mutlakiyetçi bir sistem olan Osmanlı Fransız Devriminden yayılan akımdan ilk ve en fazla etkilenen Ülke olmuştur. “1808 yılında Sened-i İttifak” diye bir belge var. O belge şunun göstergesidir. “Sened-i ittifak, Osmanlı’da Padişahların artık tek güç ve tek otorite olmaktan çıktığının belgesidir.” Güç bu tarihten sonra paşaların eline geçmiştir.

“Osmanlı’da 1790’lı yıllara kadar paşaları, Padişahlar atardı.” O tarihten sonra artık “paşalar, padişah atar” duruma gelmiştir.

“Bir Devlet düşünün, en tepedeki kişinin ipleri, kendisinin bir altındaki bir adamın ellerinde.”

İşte ondan sonra olmuştur olanlar.

“Bir paşa çıkmış padişah dahi olmak istemiştir. Hüseyin Avni Paşa mıdır? Mithat Paşa mıdır? Bilmiyorum hangisi?” Soysuz bazı paşalar bu Ülkede padişah dahi olmaya cüret göstermişlerdir.

Padişahlığa göz diken Hüseyin Avni paşa dedikleri esasında bir Eşekçi’nin Oğludur. Adam sadrazam yani başbakan olmuş ama “lakabı Eşekçinin Oğlu.” Adam 1819 yılında doğmuş ve babasının mesleği eşekçidir. Osmanlı’nın son ödemlerindeki adam seçememe ve yüksek mevkilere adam atarken yaptığı yanlışlardan dolayı, bir bakmışsın adam, Sultan Abdülaziz zamanında 1874 yılında sadrazam olmuş ve “Eşekçinin Oğlu” Padişahlığa göz dikmiştir. Adamı sadrazamlık kesmemiş, gözünü padişahlığa dikmiştir. Bunun adı nankörlükten de öte küstahlıktır ve alçaklıktır. Küstahlık ve nankörlükten de öte hainliktir. Ve hain Hüseyin Avni denilen o adam Sultan Abdülaziz’i katletmiş, intihar süsü verdirerek adamlarına öldürtmüştür.

Osmanlı’da hain paşa yalnız Hüseyin Avni midir? Elbette bir tek değildir. Nice nice hain ve mason paşa vardır Osmanlı’da. Mason Mustafa Reşit Paşa bir başka haindir. Mithat dedikleri bir başka haindir. Fuat Paşa dedikleri bir başka haindir.

Bir de masonluk ile hainlik Osmanlı’da bazı paşalarda paralel gitmiştir.

“Bir paşa mason ise eşittir haindir.” Tarihte bir paşanın mason olduğunu tespit ettiyseniz haindir. Çünkü o başka yerlerin adamıdır. Başka yerler derken kastım, İngiltere’dir, Fransa’dır, Rusya’dır, ABD’dir, İsrail’dir. Çünkü adam sureta Osmanlı’da paşa gibi gözükse de emri başka yerden almaktadır.

Birkaç kere yazılarımda belirttim. Burada tekrar belirtmekte fayda vardır.

Osmanlı’yı çöküşe götüren tüm paşalar sorgulanmalıdır. Ve o sorgulamada hepsinin mason ve siyonist oldukları açığa çıkacaktır. O mason paşa ve sadrazamların derdi Ülkeyi mamur ve gelişmiş bir hale getirmek değildi. Onların derdi Osmanlı’yı yıkmak idi. Bunu inkâr da etmiyorlar, itiraf ediyorlar. Osmanlı’nın son dönemlerinde Hüseyin Avni gibi mason olan bir başka mason paşa daha var: Fuat Paşa denilen o sadrazam ki, bir hain de odur. Bir gün diplomatlar toplantısında Avrupa devletlerinin kuvvet ve kudretinden bahis açıldı. Herkes bir şey söylerken Fuat Paşa denilen o adam konuşulanlara şöyle itiraz etti: “Hayır efendiler! En kuvvetli devlet Osmanlı Devleti'dir. Zira siz dışarıdan, biz içeriden nicedir yıkmaya çalışıyoruz da yine de muvaffak olamıyoruz! İyi dinleyin ve bakın, adam Osmanlı’nın sadrazamı yani Başbakanı, diyor ki, “biz Osmanlı’yı içeriden yıkmaya çalışıyoruz.” Yine dikkat edin “dışarıdan da, yani o zamanki güçlü iki Devlet olan İngiltere ve Fransa’dan da Osmanlı’yı yıkmak için destek alıyoruz” diye onu da itiraf ediyor.”

Evet, durum bu kadar açık ve nettir.Osmanlı’da bazı paşalar haindir. Zaten adamlar kendi hıyanetlerini kendileri de itiraf etmişlerdir.

Bu gerçekler ve bu tarihi bilgiler ışığında şu sonuca ulaşıyoruz. “Osmanlı’yı bazı paşalar bilerek, isteyerek, taammümden yıkmışlardır.”

Bunun ne zaman başladığını ve tarihteki sürecini yukarıda bazı paşa isimler vererek açıkladık. Tabi buna rağmen şu söylenebilir. “Münferit bazı hain paşalardan yola çıkarak, Osmanlı’nın yıkılışını yalnızca bazı hain paşalara yüklemek hatadır. Osmanlı çağın gelişmelerini izleyemedi, geri kaldı, modernleşemedi ve yıkıldı, gitti. Bu söylenebilir.”

Herkes ne düşünürse düşünsün, benim görüşüm şudur: “Osmanlı’yı bazı paşalar yıkmıştır.”

Enver de bir paşa idi, Cemal de bir paşa idi, Talat da bir paşa idi. Osmanlı’yı yıkılışa götüren son savaşa da onlar soktu.

Neyse, ben şu sözlerimi bir bir sıralayıp huzurlarınızdan ayrılıyorum. “Osmanlı’yı paşalar yıktı”.

Yeri geldi o paşalar, bilerek, isteyerek, taammüden Osmanlı’yı savaşa soktular.

Yeri geldi o paşalar, bilerek, isteyerek, taammüden savaş kaybettiler.

Yeri geldi o paşalar, bilerek, isteyerek, taammüden Fransa, İngiltere ve Fransa ile iş birliği yaptılar.

Yeri geldi o paşalar, bilerek, isteyerek, taammüden reform, düzenleme, tanzimat-reform ayaklarıyla Ülkeyi yıkılışa sürüklediler.

Yeri geldi o paşalar bilerek, isteyerek, taammüden masonik Siyonist mahfillere üye olarak aleyhimize çalıştılar.

Ve neticede Osmanlı Devleti’ni bazı paşalar bilerek, isteyerek, taammüden yıkmışlardır.

Osmanlı Devleti’nin temsilcisi makamındaki Ecdadımız Padişahların, “bu durumda ne yaptıkları” elbette akla gelen ilk sorudur. Onlar kukla mıydı? Paşalara neden engel olamadılar?

Onu da başka bir yazımıza açıklayalım.

Yazımızın en sonunda şu ilginç soru da aklıma geldi. “Paşalar, maşalar mıydı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Sandal Arşivi