
Ahmet Sandal
Şehir Medine'dir ve medeni insanların yeridir
Sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed aleyhisselatu vesselam, eski ismi Yesrib olan Medine'yi örnek ve güzel bir şehir haline getirdi. Ve Medine'nin Yesrib olan ismini değiştirdi. O günden sonra Medeniyet, Medine'den yani şehirli ve uygar olmaktan gelir.
Gel gör ki, günümüzde birçok şeyde tersine döndüyse insanlık ve mevcut Dünya, şehir ve medeniyet bağlantısında da işler tersine döndü.
Şehir demek Arapça "Medine", yani medeni insanların yaşadığı yer demektir. Gel gör ki şehirlerde medeniyetten zerre nasibini almamış bir sürü insan görünümlü mahluk yaşıyor.
Mesela, İstanbul ve İstanbul’da yeni gelişen bazı ilçeler suç oranlarının en fazla olduğu ilçelerdir. İstanbul’daki bir ilçeye, Amerika’daki suç oranlarının en yüksek olduğu Los Angeles’dan (Los Enjilıs’tan) esinlenerek “Esenjılıs” deniyor." Esenjılıs" denmesinin sebebi her yerde suç ve suçlu kol geziyor.
Adamlar bırakın Medine denilen medeniyet manasına gelen şehirde yaşamayı onlara köy bile lüks gelir. Köyde yaşaması dahi engellenip dağlarda tecrit edilmesi gereken yaratıklar şehirlerde başıboş gezerlerse orada huzur ve güven olur mu? Olmaz elbette.
Sırf İstanbul’un o ilçesi değil, İstanbul’da ve Ankara’da, İzmir’de, Samsun’da, Adana’da ve velhasıl bir çok büyük şehrimizin özelikle mimlenmiş birçok ilçesinde asla huzur ve güven yok. İnsanlar başıboş sokaklarda ve her an mazallah sorun çıkartmaya, mazallah suç işlemeye hazırlar. Suç işleyip yalnızca kendi başlarına bela verip ya toprağın altını ya da hapsi boylasalar sevineceğiz. “Hayattan bir mikrop eksildi” diyeceğiz. O suçlular ve tehlikeli yaratıklar giderlerken maalesef, beraberlerinde masumları da götürüyorlar ve masumlara da zarar veriyorlar.
Evet sözün aslı şu, dağda yaşamaları gereken insanlar maalesef şehirdeler. Evet hakikat şu, her masum insan şehirde medeniyetten fersah fersah uzak yaratıklar ile iç içe, yan yana, aynı sokakta, aynı apartmanda, aynı mahallede yaşadıkları için her an tehlike içindeler. Çünkü bir şehirde, bir toplumda suçlu ile suçsuzu, tehlikeli ile tehlikesizi ayırt etme, tecrit etme, birbirlerinden ayırt etme imkanı yok. Herkes iç içe, herkes yan yana.
Kuran-ı Kerim’de ruhuma büyük huzur veren bir beyan var. Elbette Kuran Kerim’de Yüce Rabbimizin tüm beyanları huzur dolu. Ancak özellikle bu yazı kapsamında önem taşıyan şu ayet-i kerime, huzur dolu.
Yasin Suresi 59. ayetten bahsediyorum. “Vemtâzûl yevme eyyuhel mucrimûn” bir hitaptır, muhteşem bir beyandır ve Yasin Suresi 59 ayette geçmektedir. Bu ayetin meali, bu
hitabın manası şöyledir: “Ey mücrimler (suçlular)! Bugün ayrılın (bir kenara çekilin)” şeklindedir.
Yani benim bu Dünya’da en çok istediğim, ancak Dünya’nın formatı gereği burada mümkün olmayan bir güzel durumla Ahirette karşılaşacağız ve suçlular ile suçsuzların tamamıyla birbirlerinden ayrı mekanlara konulduklarına şahit olacağız. Bu benim bu Dünya’daki arzum ve hayalim, ancak Ahirette mümkün.
Yasin Suresi 59. ayette geçen o hitabı o kadar çok seviyorum ki hakkında şiir bile yazdım.
YA-SİN / 59
Bir ayet Ahiretten önce kendisini gösterir, belli eder.
İşte bu masumları, burada bir nebzecik teselli eder.
Bir suçlu cezalandırılmak üzere konulduğunda hapse.
“Vemtâzûl yevme eyyuhel mucrimûn” ayeti tecelli eder.
Gerçekten de bu Dünya’da suçluların tecridi ancak hapishanelerde tecelli ediyor. Ancak bu toplumda suç işlemeye müsait, suç işleme potansiyelinde milyonlarca kişi de aramızda dolaşıyor. Onlardan korunmanın yolu, onları eğitmek ve “kendini bilen insan” eylemektir. Yoksa, o insanların hepsini hapishanelere doldurmak da mümkün değil. Bu Dünya’da polisiye tedbirlerle ve yargı yoluyla, suçlular toplumdan bir
müddet tecrit edilseler de, bir kısmı cezasını çektikten sonra tekrar topluma, şehirlerde aramıza karışıyor. Bir kısmı hapiste dahi rahat durmuyor. Zaten bir kısmı yakalanmadığı ya da yakalanamadığı için elini-kolunu sallayıp şehirlerde geziyor ve toplum için tehlike arz ediyor. Hiçbir zaman polisiye tedbirlerle ve yargı yoluyla toplumdaki, şehirlerdeki suçlular tamamıyla bertaraf edilemez. Kaldı ki, polisiye tedbirlerin uygulaması ve mahkemelerin görevi, çoğunlukla iş işten geçtikten sonra, yani suçlu topluma zarar verdikten sonra devreye giriyor.
Ben birçok kitabımda, yazılarımda ve şiirlerimde o mahlukların, yani medeniyetten nasibini almamış yaratıkların daha baştan yani iş işten geçmeden toplum için zararsız bir hale getirilmesi gerektiğini beyan ederek görüş ve fikir belirttim. Biz bu hususta ceza verme ve hapse koyma gibi tedbirlerin yetersiz olduğunu belirterek başka bir çaba içinde olduk. Bizim bu çabamız, “önleyici tıp-tedavi edici tıp” ayrımıyla (şu kıyasla) daha da netleştirilebilir. Önleyici tıp hastalıkları, olmadan önlemek için vardır. Tedavi edici tıp hastalıkların olmasını bekler. Biz suçluların suç işlemesini bekleyemeyiz ve aynen önleyici tıp gibi, baştan tedbir alarak, “kendini bilen insan, irfan sahibi insan” için çaba gösteririz. Zaten ben de bir şair yazar olarak yazdığım tüm kitaplarımda, tüm yazı ve şiirlerimde bu çabada olduk. Mesela son kitabım, İnsan Kitap ve Toplum isimli kitabım bu çabanın bir ürünüdür. Biz bu toplumu kendini bilen insanlardan mücehhez (donanmış) hale getirmek çabasındayız. Yoksa tüm suçluları ya da suç işlemeye meyilli tüm yaratıkları hapse koymak mümkün değil. Onlardan tamamıyla tecrit edilerek yaşamak bu Dünya’da mümkün değil. O tecrit ve ayrılma ancak Ahirette mümkün.
Burada şunu da belirtelim. Yalnız Ülkemizde değil Dünya’nın birçok Ülkesinde şehirler güvensiz ve tehlikeli. Geçenlerde Meksika'ya 10 günlüğüne gidip gelen bir Hemşehrime sordum. “Meksika nasıl bir Ülke? Gittiğiniz şehir nasıl bir şehir? “Ahmet Bey, Meksika’da kaldığımız o şehirde bize dediler ki, şu iki cadde dışına çıkmayın. Şu arka sokaklarda can güvenliğiniz yok dediler.” Yani Meksika’da bir şehrin bir iki caddesi güvenli. Onun dışındakiler güvensiz.
Dünya’nın her yerinde şehirler artık güvensiz. Şehirlerde medeniyet yol. Halbuki şehirler, yani Medine ile Medeniyet aynı manaya gelir. Gel gör ki o mana kalmadı artık. Şehirlerde medeniyet yok artık. Çünkü Medine’yi kuran Hazreti Muhammed aleyhisselatu vesselam’ın fikir ve tavsiyeleri uygulanmıyor. İnsanlar, İslam’dan uzaklar. İnsanlar, İslam'dan uzak olursa suç ve suçlu çoğalır.
Yazımızın en sonunda Sevgili Peygamberimiz Efendimiz iki cihan serveri Hazreti Muhammed’in (asm) iki Hadis-i Şerif’ine yer veriyorum.
Rasûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdular: “Allah Teâla Hazretleri Medine’yi Tâbe diye isimlendirdi.” (Müslim, Hacc 491)
“Ben şehirleri yiyen (yani orada yaşayanların eliyle pek çok yerin fethedildiği) bir şehre hicret etmekle emrolundum. Buna Yesrib diyorlar. Burası Medine’dir. Medine, tıpkı körüğün cürûfu ayırması gibi insanların kötülerini ayırıp defeder.” (Buhârî, Fedâilü’l-Medine 2; Müslim, Hacc 488; Muvatta, el-Câmi’ 4)
Dünya’da en güvenli şehrin Medine olduğunu da beyan edeyim. Çünkü orada Resûlullah’ın (asm) Nuru var. O Nur, oradan yayılıyor tüm Dünya’ya.
Evet durum bu kadar açık Medine, medenî ve medeniyet aynı kökten türemiş kelimelerdir. Medenî, Medineli, şehirli demektir. Şehirde yaşayanlara 'medenî', çölde yaşayanlara ise 'bedevî' denilmiştir. Gel gör ki artık şehirlerde yaşıyor medeni olmayanlar.
Allah onların şerrinden bizleri muhafaza buyursun. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.