
Ali İLKBAHAR
Simitçi
Gece karanlıktı, kalkar sokak lambalarını takip ederdim. Sabahın ayazında dumanları çıkan simit fırınına girerdim. Her yer is, pas. Fırın sıcaklığında sohbetler de sıcaktı. Nar gibi simitler elleri yaka yaka fırından çıkar. Pişirici bir o tarafa, bir o tarafa çevirerek tezgâha atardı. Simit satıcıları simit almaya gelip içeri girdiğinde elindeki simidi son gelene kadar satardı. Sıcak sıcak sabah aç karına kebap tadında ısınarak oynayarak bir tarafından yemeye başlardık. Ne kadar güzel gelip onu görünce üşüdüğümüzü gelirken ki korkularımızı unuturduk.
Simidini alan getirdiği tepsi, tezgah büyük başa konan dizilen fırınlar Ya Allah Bismillah diye ‘Bitmeden yetişin, simit yanıyor. Koşun kalmadan sen de al.’ Gibi söyleyerek karanlıktan güneşin ışığına doğru sata sata giderdi.
Tepside bir iki simit kalmışsa parasını sayarken de birini yerken simit var mı diyenlere o artan bir simidin de parça parça gelenlere verirdi.
Hava aydınlanmaya başlarken de cami cemaati de yollara koyulurdu. Onlardan çocuğuna torununa alanlar olurdu.
Hava iyice aydınlanınca simit satışımız hızlanırdı. Camiden çıkanlar bize cesaret verirdi. Onlar iyi insanlar bize sahiplenirler diye güvenirdik. Ayrıca da genelde ilk müşterilerimizden olanlar olurdu.
Arkasından dolmuşlar gelirdi. İlk binenler sanayide çalışan çıraklar olurlardı. İki simit alırlar. Birinin ucundan bir parça alırlar yiyerek de dolmuşa binerler.
Dolmuş sıraları başlar, bir dolmuş vardı biz o kalabalığa simit satarken şoför de dolmuşun önüne demir sokar, şoförün yanına oturan da direksiyonun önündeki düğmeye basılı tut derdi. O demiri çevirdikçe ara sıra pat pat ses gelirdi. Nihayet dolmuş çalışmış simit alan almıştır dolmuşlar artık dolan kalkardı. Kışın sabah üşürdük. Arabanın kapılarından alttan değişik yerlerden soğuk gelirdi.
Simitler satılır, simitinin üç tane de bedava verdiğinden birinide sıcacık yer kahvaltımızda bedava verilen simidin birini yer. Koşarak beş tepsisine eve gelir. Alelacele kitaplarımı alır hızlı hızlı okula giderdim. Her okula giderken babam da işe giderdi. O gün 10 kuruşu veya 25 kuruşu varsa verir dua ederdi. Bazen de sen benden zenginsin der parası yoksa veremezdi.
İşten gelir üç beş kuruş için nerede iş varsa çalışırdım. İlk çocuğum çok akıllıydı, beni bekler olduğu yerde uyurdu. Beni beklemek için onu annesi yatırmazmış.
Yılları yılı kovalardı. Torunlarım oldu, bazen beni oyuncak bebekleri ile karıştırırlar oynamak isterlerdi.
İşten geldiğimde sımsıkı sarılırlar elimdekileri taşırlar. Onların sımsıkı sarılmaları üzerime üzerime çıkmaları yorgunluğumu unuttururdu. Hepsi sağlam, candan yemekte besmele söylemeleri çok hoşuma gidiyordu. Allah’ıma ne kadar şükretsem azdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.