
İsmet TAŞ
Trump özel seçilmiş insan mı? Mesih mi? Şarlatan mı?
Hepiniz bilirsiniz, insanlık tarihine şöyle bir baktığımızda, semavi dinlerin dışında, puta, ağaca, ota, ateşe, ineğe, buzağaya, yıldıza, güneşe, aya vs. insanoğlu sürekli bir şeylere tapma ve inanma ihtiyacı hissetmiş, bunun içinde sınır tanımamıştır.
Bu durum, ilkel kabilelerden, klan toplumlarından tutun da, bugünkü moderm toplumlara varıncaya kadar süregelmiştir.
Zamanımızda, dünyanın dört bir yanında, sapık tarikatların yapmış oldukları sapıklıkları duymayan kalmamıştır sanıyorum. Birileri kendini bütün insanlığın üzerinde görerek, bazen mesih, bazen peygamber çoğu kezde kendinde bir olağanüstülük, bir ulvilik addederek insanüstü bir varlık olduğunu iddia etmenin yanı sıra, buna hem kendi inanmış hem de çevresindekileri inandırmaya çalışmıştır. Bunda da çoğu kez başarılı olmuşlardır.
Bu kişinin iç dünyasında yaşadığı hayal aleminin gerçeğe dönüştürme çabasından başka bir şey olmadığı bilindiği halde, eğitim düzeyi ne olursa olsun, insanlar çoğu kez bunun böyle olduğuna ya inanırlar ya da inanmak işlerine gelir. Bazen psikolojileri buna meydan verir bazen de çıkar ve menfaatleri.
Bunun en son örneği ABD Başkanı Trump. Biz de bir laf vardır, "Şeyh uçmaz, mürit uçurur" diye. Trump olayı da tam da böyle.
İsrailli Yahudileri Trump için, "Tanrı'nın ikinci gelişi" olarak gördükleri iddiası üzerine, Trump kendisini, "seçilmiş insan" ilan ediverdi. Her ne kadar şaka yaptım dese de, hareket ve davranışları şaka yapmadığını göstermektedir. Suikastlerden kurtulmayı da buna bağlamaktadır. Hatta yakında kendisini, "Mesih" veya "Peygamber" ilan ederse kimse şaşırmasın. Unutmayalım ki, Trump koyu bir Evanjelistir.
Peki bu şarlatanlığa inananlar var mı? Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok. Hem de her eğitim düzeyinden.
Kendini o kadar seçilmiş görüyor ki, bir parmak hareketiyle, Rusya-Ukrayna Savaşını durduracak, Çin ile ticari anlaşması yapacak, Orta Doğu'da sınırları yeniden çizecek, Gazze'den Filistinlileri sürerek orasını tatil köyü yapacak, dünyanın tek hakimi o olacak!
Eskiden uluslararası konferanslar olur,(Yalta, Bilderberg vs.) dünya süper güçler arasında pay edilir, kimse kimsenin hakimiyet alanına girmez, o güç orayı kendine göre dizayn eder kimsede müdahale etmezdi.
Şimdilerde Trump efendi bu tip toplantıları zaman kaybı olarak görüyor ve dünyayı kendine göre bölüyor, haritalarını çiziyor, bunuda diğer emperyal güçlere kabul ettirmeye çalışyor. Trilyon dolar kazançlar vaad ederek. Buna inanan devletler var mı? Her şey herkesin gözünün önünde oluyor. Seçilmiş insan! Kimseden bir şey saklamıyor. Açık açık söylüyor.
Öyle ki, Avrupa'yı bile saf dışı bırakarak, kendine bağlı birer, "peyk" devletler olarak görerek hareket ediyor. Her türlü kararı yalnız başına alıyor ve diğer devletlere dikte ediyor.
Avrupa'nın askeri bir gücü olmadığı için, seçilmiş insana! Boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Avrupa Birliği bunu kabul eder mi, hepbirlikte yaşayıp göreceğiz.
Trump efendi seçilmiş insandan mesihliğe, oradan da Tanrı'lığa kendini terfi ettirirse! (ki Yahudiler bunu çoktan ilan ettiler. Sadece Trump'ın kendisini Tanrı olarak ilan etmesi kaldı) İşte o zaman dünya ateş topundan farksız hale gelecektir.
Avrupa Birliğinin köşeye sıkıştığı herkesin malumu. Bu sıkışık durumdan nasıl kurtulacaklar, kara kara düşünüyorlar, toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Türkiye'siz bir Avrupa Birliği nasıl güçlü olur? Baş gündem maddeleri bu şimdilik. Yakın bir gelecekte, Türkiye'ye, "etmeyin, yapmayın, gelin bize katılın, birlik olalım, bu Trump bizi yiyip yok edecek " diyerek kapımızı çalarlarsa hiç şaşırmayın.
AB biliyor ki, Türkiye, hem NATO içerisinde hem de Avrupa'da son derece ciddi ve önemli bir askeri ve insan gücüne sahip. Üstelik hatırı sayılır modern, savaşçı bir toplum.
Peki bunu ABD bilmiyor mu? Elbette herkesten çok iyi biliyor. Bunun içinde Türkiye'ye Orta Doğu 'da, Balkanlarda ve Türk illlerinde alan açmaya çalışıyor.
Özetle hem ABD hem de AB Türkiye'yi yanına çekmek için bütün yolları deneyecekler.
Ve Türkiye bu şansı sonuna kadar kullanma yollarını arayacaktır. Altın bir fırsatı mutlaka değerlendirecektir. Bekleyelim görelim. Türkiye'yi kim tehdit ederse bilin ki ona hayır dedi.
Veya Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi, iki gücü de (ABD-AB) dengede tutar konumunu buna göre belirler, tarafsızlığını muhafaza ederse, bu tam da,
Kaymaklı kadayıf olur...
Türkiye bu güce, bu iradeye, bu politik anlayışa fazlasıyla sahiptir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.