
İrfan Paksoy
Derviş Görünümlü Bir Casus - 3
GİRİŞ…
Bugünkü makalemin konusu bir Macar Yahudisi, oryantalist ve İngiliz Casusu olan Arminius Vambery hakkındaki ilk iki bölümü son iki yazımda yayımlanan makalenin üçüncü ve son bölümü olacak…
SULTANIN YAKINI VE BİLİM ADAMI…
Sultan II. Abdülhamit, Vambery ile dostluğundan dolayı Macarlara karşı da özel bir ilgi göstermiştir. 1890 yılında tekrar İstanbul’a gelen Vambery, Sultan tarafından Jön Türkleri İstanbul’a getirmekle görevlendirilmiş ise de bunu başaramamıştır.
Türk kültür tarihinde önemli bir yeri olan, Osmanlı Devleti’nde uzun yıllar geçiren, Sultan’ın da yakın dostu ve danışmanı olmayı başaran Vambery, aynı zamanda antropolog, Türkolog ve zamanının etkin bilim adamlarındandı.
MED-CEZİRLERLE DOLU BİR YAŞAM…
Vambery, hayatı “med-cezir”lerle dolu dolu yaşamış, derviş kılığında ve “hacı” kisvesi altında Orta-Asya’yı dolaşmış, 81 yıllık ömrüne seyyah, kâşif, derviş, öğretim üyesi, yazar, casusluk, misyonerlik gibi çok sayıda işi sığdırmayı başarmıştır.
SAHTE DERVİŞ…
Vambery, Osmanlı ülkesinde bulunduğu dönemlerde “Derviş Reşid Efendi” ismi ve bir derviş kisvesiyle kısa sürede halk nezdinde ‘mübarek bir zât’, ‘evliya’ ve ‘Allah dostu’ olarak tanınmış, cübbesi, entarisi, sarığı ve sakalıyla insanları etkilemiştir.
Arapçası da o kadar iyiydi ki Kuran’dan bir sûre okuduğunda herkes ağlıyor, kendisine bir kez olsun elleriyle dokunabilmek için kalabalıklar adeta birbirini eziyordu…
Devlet elitlerine olan yakınlığı, kullandığı müstear “Reşid Efendi” ismi, derviş kisvesi, Türk ve İslam kültürüne derin vukûfiyeti nedeniyle hiçbir devlet yetkilisi kendisinden kuşkulanmamış, bürokratlardan, eşraftan, şeyhülislam, müftüler ve kadılardan büyük ilgi ve itibar görmüş, halktan nice insan da elini ve eteğini öpmek için sıraya girmiştir.
HÂTIRÂTINDAN KESİTLER…
Ölümü sonrasında 15 Eylül 1913 tarihli Pester Lloyd gazetesinde yayınlanan hâtırâtı münâsebetiyle bir “İngiliz Casusu” olduğu da ortaya çıkmış olan Vambery’nin anılarında şunlar yazıyordu:
• “Derviş Reşid Efendi” kimliğiyle (Osmanlı) devletin(in) içine ve halkın arasına girdim.
• Eğer gerçek kimliğim ortaya çıkmış olsaydı, ne (1861 yılında çıktığım Orta Asya gezisinde uğradığım Tahran'daki) Osmanlı büyükelçiliğinin özel misafiri olabilirdim ne de hayatta kalabilir ve burada olabilirdim.
• Ben Derviş Reşid Efendi, büyükelçinin özel misafiri olarak, bu (kafilelerine katılarak seyahat ettiğim) Türk hacıları nezdinde gün geçtikçe itibar sahibi oluyordum.
• Öyle saf ve mert insanlardı ki, kendi hayatlarında yalan söylemedikleri için, hiçbir kimsenin, ne sebeple olursa olsun yalan söyleyebileceğine ve hüviyetini saklayacağına asla ihtimal vermiyorlardı.
• Türkler en mert, saf ve güvenilir insanlardır. Muhataplarını da kendileri gibi bilirler ve her söylenene inanırlar. Bilhassa dinî ve manevî konularda kimsenin yalan söyleyeceğine asla ihtimal vermezler.
• Tam bir derviş kimliği ve kıyafeti içinde ve alıştıkları üslup ve özelliklerle aralarına girdiğim Türkler, kısa zamanda öylesine bana bağlandılar ki maddî kazancımı tarif edemem.
• Birçok hastalar şifâ bulmak için benden nefes istiyordu. Bazıları hekim olduğumu zannederek tedavilerin yollarını araştırıyor, bazıları ilaç yapmamı istiyorlardı. Ben de onların istedikleri gibi davrandım.
• Binlerce kadın, çoluk-çocuk, kız, ihtiyar, genç etrafımı sarıyorlardı. Birbirinin üstüne yığılarak beni görmek “sevap” olur diye ellerini kıyafetlerime sürmek, ellerimi öpmek, ellerindeki testilerden bana bir yudum içirdikten sonra bu suyu her derde şifâ olarak saklamak ve hayır duamı almak için artık bana nefes aldırmaz olmuşlardı.
• Türklerin hepsi Müslüman ise de dinlerini hakkıyla bilmezler. Birkaç cümle Arapça konuşan, biraz din konuşan bu insanların başlarına imam olur, derviş olur. Ben de görevimi yapmak için bunu yaptım zaten.
SONUÇ…
Ne yazık ki geniş kitleler hâlinde Müslüman olmaya başladığı dokuzuncu yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren bin yüz yılı aşan bir süredir Kuran’ı kendi lisanıyla okuma imkânı bulamayan ve son bir yüzyılda bu imkânı bulduğunda da ana dilinde okumaya rağbet etmeyen, onu okuyanın da kâhir ekseriyeti bu ilahî mesajı Arapça lafzından okumayı sürdüren ve bu nedenle de Yaradan’ın mesajlarını anlamayan nice insanımız, her besmele çekeni ‘mümin’ zannetme gafletinden bir türlü kurtulamamış ve yerli – yabancı din tâcirlerini de sanki Allah’tan onay almışlar gibi ‘Allah dostu’ olarak isimlendirmekten de geri durmamıştır.
© 2025. Bu makalenin içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
KAYNAKLAR
Arminius Vambery, Bir Sahte Dervişin Orta Asya Gezisi, Haz. N. Ahmet Özalp, Ses Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 1993; Bülent Atalay, “Sultan II. Abdülhamit’in Sarayında Bir Oryantalist Arminius Vambery ve Türkiye’deki Reformlarla İlgili Verdiği Bir Konferans”, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, Cilt 10, Sayı 30, Kış 2021; İstvan Vasary ve Alev Duran, “Bilim Adamı Armin Vambery”, Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl 2, No 1, Bahar 2017, https:// www.researchgate.net/publication/330204380_Bilim_Adami_Armin_Vambery_Arminus_Vambery_As_a_S cholar, Erişim Tarihi: 02.02.2025; Salih Yılmaz, “Armin Vambery’nin Türkistan Seyahatnamesinde Geçen Ahmet ile Yusuf Destanı”, https:// tdkturkdunyasi.gov.tr/tam-metin-pdf/340/tur, Erişim Tarihi: 25.06.2024; Salih Yılmaz, “Armin Vambery'nin Türkistan Seyahatnamesi ve Karakalpak Türklerine Dair Kayıtlar”, Belleten, Türk Tarih Kurumu, Ağustos 2005, Cilt 69, Sayı 255, https://belleten.gov.tr/tam-m.2025;etin-pdf/3499/tur, Erişim Tarihi: 02.02.2025; Yücel Namal, “Prof. Arminius (Hermann-) Wambery ve Ermeni Meselesi”, Ermeni Araştırmaları, Sayı 39, 2011, Ankara 2011.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.