Aysel Ayşe Aygün Özer

Aysel Ayşe Aygün Özer

Bahçeli cephesinde Demirtaş tartışması: Sessizliğin asıl anlamı

Türk siyasetinde bazı isimler vardır; adı anıldığında yalnızca bir kişiden değil, büyük bir gerilim hattından söz etmiş olursunuz. Selahattin Demirtaş da böyle bir isim. Aynı şekilde Devlet Bahçeli de sadece bir lider değil, milliyetçi siyasetin uzun soluklu hafızasıdır. İki figürün aynı cümlede geçmesi, Türkiye’de siyasetin damarlarından birine dokunmak demektir.

Bahçeli cephesinde Demirtaş’a yönelik açıklamalar ya da bazı dönemlerde stratejik suskunluklar kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Bu, Türkiye’nin siyasal eksenini belirleyen daha geniş bir mücadelenin parçası. Bahçeli’nin durduğu yer, milliyetçi-ulusalcı hattın devlet aklıyla buluştuğu noktadır. O nedenle Demirtaş konusu onun için yalnızca “bir siyasetçi” meselesi değil; Devletin güvenlik politikaları, Kürt siyasetiyle kurulan mesafe ve seçmen tabanının hassasiyetleriyle doğrudan ilintilidir.

Demirtaş’ın cezaevindeki konumu, Türkiye’de her siyasi aktör için bir test alanıdır. Kimin ne söylediği kadar, neyi söylemekten kaçındığı da önemlidir. Bahçeli’nin refleksleri ise genelde iki başlıkta toplanır: Devleti zayıflattığını düşündüğü taleplere sert karşı çıkmak ve kendi tabanında siyasi konsolidasyonu korumak. Bu nedenle Demirtaş gündeme geldiğinde milliyetçi cephede tansiyonun yükselmesi şaşırtıcı değildir.

Peki son dönemlerde yaşanan hareketlilik ne anlama geliyor? Aslında burada yeni bir hikâye değil, aynı çatışmanın yeni bir perdesi var. Türkiye siyasetinde Kürt meselesi her dönemde yeniden soğurulur, yeniden ısıtılır. Siyasi aktörler de bu döngünün içinde pozisyon alır. Bahçeli cephesinde yapılan her çıkış, bu pozisyonun güncellenmesidir:

Devlet refleksini diri tutmak, milliyetçi seçmenin kaygılarını tazelemek ve iktidar ortaklığı içindeki dengeyi korumak.

Demirtaş ise bu denklemin bir diğer yüzü. Onun adı, yalnızca siyasi bir figürü değil, geniş bir toplumsal talebi temsil ediyor. Bu nedenle Demirtaş’a dair her açıklama, sadece bir kişi hakkında değil, Türkiye’nin gelecekte nasıl bir demokratik düzlemde yürümeyi tercih edeceği hakkında mesaj taşıyor.

Bahçeli’nin tavrında değişen bir şey yok aslında; değişen ülkedeki siyasi atmosfer. Toplumda artan adalet tartışmaları, Kürt seçmenin kritik önemi, ekonomik çöküşün yarattığı yeni siyasal arayışlar… Bütün bu unsurlar Demirtaş meselesini yeniden gündeme yerleştiriyor. Bahçeli cephesinin bu gündeme verdiği tepki, o cephenin kendi varlığını hatırlatma biçimidir.

Bu nedenle yaşananları kişisel bir husumet olarak okumak yetersiz kalır. Burada konuşan daha çok ideolojiler, siyasi bloklar ve devletin tarihsel alışkanlıklarıdır. Demirtaş’ın adı etrafında dönen tartışma da bu derin yapının simgesidir.

Türkiye siyaseti, bazen tek bir ismin etrafında bütün fay hatlarını görünür kılar. Demirtaş bunun en belirgin örneği. Bahçeli cephesi ise bu fay hatlarının hangi yönde baskılandığını gösteren bir barometre gibi çalışıyor.

Ve bu tartışmanın dinmesi yakın görünmüyor. Çünkü mesele kişiler değil; Türkiye’nin hangi siyasi eşiğe doğru yürüdüğü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aysel Ayşe Aygün Özer Arşivi