
Ahmet Sandal
Dinin muhatabı insandır/insanın muhatabı dindir
Geçen gün bir etkinliğe, bir İlahiyat Hocamızın sunduğu bir programa iştirak ettim. Konu döndü dolaştı, “teizm/deizm” tartışmasına ve o tartışmada, şöyle bir cümle kullanıldı.
“Deizm'in yani “Dünya’yı yaratan bir tanrı vardır, ancak Dünya’ya müdahale etmez, hiçbir şeye karışmaz, Din tesis etmez, Peygamber göndermez” fikrine sahip insanların sorumluları “Teist'lerdir.” Deizm denilen sanı’yı cümle içinde kısaca böyle açıkladık. Teizm nedir onu da anlatalım.
Bu arada belirtelim ki, Deizm bırakın bir bilim ya da fikir olmayı, bir inanç da değildir. Deizm sanı’dır. Hiçbir sanı esas olamaz ve hiçbir sanı bilimsellik özelliği taşıyamaz. İnsan sayısı kadar sanı vardır bu alemde. Bundan dolayı Deizm asıl olmaz, “asıl olan Teizm’dir.” Yani “Allah yaratır ve yönetir.” fikri asıldır. Deizm asıl değildir.
Şimdi Teizm’i kısaca tanımlayalım. “Dünya’yı yaratan bir tanrı (Allah) vardır, Dünya’ya müdahale eder, Dünya’yı her an yönetir. Her şey Allah'ın elindedir. Din tesis eder ve Peygamber gönderir.”
Evet, bu tanımlamalardan sonra, “Deizm’in yaygınlaşmasından Teist’ler sorumludur” şeklinde öne sürülen fikir hakkında kendi görüşlerimi açıklayacağım.
Önce şu hususları açık ve net olarak belirteyim.
Kimse kendisinden başka bir kimseye suç bulmasın. “Efendim, şöyle oldu, böyle oldu. Onun yüzünden oldu, bunun yüzünden oldu” diyerek Dine karşı böyle yüzeysel görüş ileri sürmek çok anlamlı değildir. “Dindar kişilerin yanlışları beni Dinden soğuttu.” Ve bunlara benzer şeyler söylemek bana mantıksız geliyor. Ve bunlar bir bahanedir. Dinin sahibi Dindarlar değildir. Dinin sahibi Allah’tır.
Bu durumda, “filanca Dindar, yani Teist nedeniyle Deist oldum” demek aklı ve mantığı kullanmamaktır.
İnsanın aklı ve izanı Dini kavramaya müsaittir. Buna göre Deizm’in kaynağı (Deizm’in yaygınlaşma sebebi) Teist’lerin hataları ve yanlışları değil, Deizm bataklığına düşenlerin araştırma yapmaması ve aklını kullanmamasıdır. Öyleyse “Dindarlar yanlış yaptı ve ben onlar yüzünden Deist oldum” diyenler mantıksızdır. “Aklın yok mu?” Var. Öyleyse, araştır ve anla.
Evet durum bu kadar açık. Vallahi bunların, yani Deist’lerce öne sürülen bahanelerin hiçbirinin zerre kadar değeri yok.
“Dinin muhatabı insandır. İnsanın muhatabı dindir.” Konu bu kadar basittir. Konu bu kadar nettir.
Din ile aranıza niye başka bir muhatabı koyuyorsun? Senin Dinle aranıza koyduğun kişi de zaten senin gibi muhatap bir insandır. Ve Dinin sahibi değildir. Sen bir ticari ilişkide, ya da başka resmi bir iş ve işlemde, muhatap olduğun ve asıl olarak gidip de ondan bilgi alman ve onun ile yaptığın sözleşme ya da bir başka belge doğrultusunda görüşmen gereken birisi dışında ilgisi bir kişi ile görüşüp de onu muhatap alıyor musun? Almıyorsun ve sözleşmede ve belgede kim varsa onunla bağlantı kuruyorsun. Buraya kadar her şey açık değil mi. Açık. Öyleyse Din konusuna gelince neden gidip de ilgisiz kişileri muhatap alarak ona göre hareket ediyorsun. Elbette bu durum akla uygu değildir
Bir de niye hiçbir kimse “Deist’lerin hata ve yanlışları nedeniyle Teist oldum” demiyor da, Deistler neden, Teist’ler nedeniyle Deist oldum diyor. Neden, neden, neden? Bu soru esasında çok şeyi açıklıyor.
Teist’ler, Dinin özünü esas alarak hareket ediyorlarsa, Deist’ler de “etki-tepkiyle” değil aklıyla hareket etmelidir.
Yazımızın sonunda şu ayet-i kerimelerin meallerini bilginize ve ilginize sunuyorum.
“Şimdi bu insanlar, aralarında bir uyarıcının çıkmasına şaşmaktadırlar ve bu inkârcılar şöyle diyorlar: “O peygamber sadece bir büyücü ve yalancıdır. O peygamber bütün ilahları reddedip, bir ve tek gerçek ilah olduğunu mu iddia ediyor? Doğrusu bu çok tuhaf bir şeydir.” Onlardan ileri gelen grup ortaya atılıp (dediler ki): "Yürüyün ve ilâhlarınız üzerinde kararlılık gösterin. Çünkü bu (bizden) istenen bir şeydir. “Biz bunu diğer dinlerin hiç birinde duymadık, bu uydurmadan başkası değildir. Kur'an, aramızdan ona mı indirildi? Hayır, onlar, benim vahyimden şüphedeler; hayır, onlar daha tatmadılar azabımı. Yoksa daima üstün olan ve çok lütufta bulunan Rabbinin, rahmet hazinelerine sahip olduklarını mı zannederler? Yoksa göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan herşeyin hükümranlığı onlara mı aittir? O takdirde, sebeplere yapışıp göklere yükselsinler ve kâinâtın tüm işlerini planlasınlar. Onlar göğe çıkmaları bir yana, derme çatma guruplardan bir araya getirilmiş, kırık dökük bir ordu olup, buracıkta bozguna uğrayacaklardır. Onlardan önce de Nuh'un ve Âd'ın ve ordular sahibi Firavun'un kavimleri, yalanladılar. Ve Semud'un kavmi ve Lut kavmi ve Ashabı Eyke; işte bunlardır bölükler. Hepsi de elçileri yalanladılar ve bu nedenle cezamızı hak ettiler.” (Sad Suresi, 4-14)
“Biz her bir peygamberi, dinî emir ve yasakları onlara en güzel şekilde anlatmaları için kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğinin doğru yoldan sapmasına fırsat verir, dilediğini de doğru yola erdirir. O, karşı konulamaz kudret sahibi, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.” (İbrahim Suresi, 4)
“Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Hiç gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi? O sizi kendine imana çağırıyor ki, böylece günahlarınızı bağışlasın ve içinde bulunduğunuz helâkinizi gerektiren kötü durumdan sizi kurtarıp, belirli bir vakte kadar size süre tanısın.” Onlar da şu karşılığı verdiler: “Siz de ancak bizim gibi insanlarsınız. Bizi atalarımızın tapa geldikleri şeylerden uzaklaştırmak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirin!” Peygamberleri onlara şunu söyledi: “Evet, biz de ancak sizin gibi insanlarız. Fakat Allah, kullarından dileğine peygamberlik gibi özel ihsânda bulunur. Şunu bilin ki, Allah izin vermedikçe size herhangi bir delil, bir mûcize getirmemiz mümkün değildir. Mü’minler sadece Allah’a dayanıp güvenmelidirler!” (İbrahim Suresi, 19-11)
"De ki: 'Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar Melek olsalardı, biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik." (İsra Suresi, 95)
"Eğer siz şükredip inanırsanız Allah size ne diye azap etsin. Allah, iyiliklerin karşılığını bol bol veren ve her şeyi hakkıyla bilendir." (Nisa Suresi, 147)
Evet, bu ayet-i kerimelerden sonra, Deist’lere bir kez daha sesleniyorum. “Deizm, insanlık tarihinde gelmiş geçmiş nice nice Peygamberi yalancılıkla suçlamaktır. Halbuki hiçbir Peygamber yalancı değil, Deist’ler yalancıdır.”
Niye mi yalancıdır. Hiçbir temeli olmayan ve yalnızca birer sanı’dan ibaret olan, hak ve hakikatten fersah fersah uzak bir şeyi ileri sürmek, körü körüne savunmak, yalancılık değil de nedir!
Bu da böyle biline!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.