Makamlara değil, halka hizmet

Zaman değişiyor ama koltuk sevdası hiç değişmiyor.

Bugün de etrafımıza baktığımızda, makam ve mevki hırsının insanları nasıl dönüştürdüğüne tanık oluyoruz.

Bir siyasi partinin içinde olmak bazı insanları değiştiriyor.

Bir koltuk uğruna eğilenleri, el öpenleri, kişiliğini pazarlığa açanları görmek artık şaşırtmıyor bizi.

Oysa bu topraklarda “hizmet makamı” denilen şey, “hizmetkârlık” anlamına gelmeliydi.

Ne acıdır ki bugün, çoğu kişi makamı hizmet etmek için değil, hizmet ettirmek için istiyor.

Liyakatin yerini sadakat almış durumda.

“Sen yeter ki emret!” diyenlerin önü açılıyor; düşünen, sorgulayan, hakkı savunanlar ise dışlanıyor.

Makam için eğilenler, koltuğu elde edince aynı kibirle başkalarını eğmeye kalkıyor.

Dürüst, adaletli, vicdanlı insanlar kenarda beklerken; “benim adamım” düzeni, ülkenin kaderini belirliyor.

Bu çürüme sadece büyük siyasette değil, en küçük mahalle muhtarlığında bile hissediliyor artık.

Herkes bir koltuğun, bir unvanın peşinde.

Çünkü biz toplum olarak da buna alkış tutuyoruz.

Makamı olanın sözü daha “kıymetli”, unvanı olanın yeri daha “yüce” sanıyoruz.

Oysa yücelik koltukta değil, karakterde gizlidir.

Ne var ki, hiçbir makam kalıcı değildir.

Bugün önünde eğildiklerimiz yarın unutulur gider.

Geride kalan ne o koltuk olur, ne de unvan…

Sadece “nasıl bir insan olarak hatırlandığımız.”

Bu yüzden, makam hevesiyle yanıp tutuşanlara değil, Hak Dava’ ya gönül vermişlere ihtiyaç var bu ülkede.

Çünkü hak için yola çıkan, koltuğa yaslanmaz; insan için çalışan, kimsenin elini öpmez.

Toplum da genelde makam ve mevki sahibi oldukları sürece insanlara büyük ilgi ve saygı gösterir, gıpta ile bakar.

Bu nedenledir ki makam ve mevki sahibi olmanın albenisi, cazibesi daima vardır.

Hâlbuki makamlar ve mevkiler ne kadar uzun süreli işgal edilirse edilsin geçicidirler ve sanıldığı kadar iz bırakmazlar.

Dememiz o ki; makam-mevki hevesi ile Hak Dava ’ya hizmet sevdası hiç bir zaman bir olamaz.

Ne bu dünyada ne de ahirette.

Özellikle Hak Dava ’ya hizmet ettiğine inanan insanların bir makam-mevki uğruna birbirlerini çiğnemeleri, tepelemeleri, itişip kakışmaları kadar çirkin bir şey olamaz.

Makamlar geçicidir; dava kalıcıdır.

Makam insanı değil, insan makamı yüceltir.

Bugün eller öperek, eğilerek gelenlerin yarın nasıl davrandıklarını gördükçe, şu soru kulaklarımızda çınlamalı:

“Takla atarak gelen, gerçekten hizmet edebilir mi?”

Akıl, insana sonunu düşünsün diye verilmiştir.

Eğer başkalarının düşüşünden ders almazsak, yarın aynı uçurumun kenarında biz de dururuz.

Makamlar geçer, mevkiler solar ama vicdanla yapılan hizmet asla unutulmaz.

Çünkü iz bırakmak, koltukla değil, karakterle olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi