Şair karnından değil kalbinden konuşmalıdır

Arapların şiir üzerine şöyle bir tespitleri vardır. “El-Ma'nâ fî batnı'ş-şâir.” “Mana, şairin karnında saklıdır.” Peki, manası, sırrı ve gizemi, şairin karnında saklı şiirler, makbul ve doğru şiirler midir? Nasıl olsa, “manası bende gizli ise, ben de saçma sapan bir şeyler yazayım da, insanları anlamasa da olur, mantığı ile şiir yazanlar” bu sözün yani, “el-Ma'nâ fî batnı'ş-şâir” sözünün arkasına sığınırsa, bir sürü saçma-sapan sözler ortalıkta dolaşmaz mı?

Zaten, işte bundan dolayı Kur’an-ı Kerim’de şairlerin birçoğu yerilmekte ve şairlerin birçoğu hakkında olumsuz bir bakış açısı mevcuttur. “Şairlere gelince, onlara da sapıklar ve azgınlar uyar. Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” (Şuara Suresi, 224-225-226)

Ve bu üç ayet peşpeşe bir hakikati açıkladıktan sonra, 227. Yani Şuara Suresi son ayette, “Ancak iman edip salih ameller işleyen, Allah’ı çokça zikreden, zulmedildikten sonra düşmanına karşı (şiir ile) mukabele etmek isteyenler hariç. Ve onlara zulmedenler, nasıl bir inkılâp ile devrileceklerini bileceklerdir (göreceklerdir).”

Birçok kere belirttiğim gibi burada da beyan ediyorum. İslam’da şairlerin hepsi kötü görülmemekte, İslam’da tüm şairler yerilmemektedir. Hakkı ve hakikati ayan-beyan haykıran, sade ve öğretici (didaktik) şiirler yazan, toplumun huzuru için çalışan şairler, insanlara doğru yolu gösteren şairler kesinlikle övülmektedir.

Şahımsımı anlatan bir biyografide aynen şöyle bir paragraf bulunmaktadır: “Şiirlerinin ana teması genelde sosyal ve kişisel gelişim üzerinedir. Bu temalar üzerinde yoğunlaşan şairin şiirlerinde didaktik söylem öne çıkmaktadır. Şairin ayrıca okuru yormayan sade ve akıcı bir dili vardır.” Bu biyografi bir internet sitesinde mevcuttur ve linki de aşağıdaki gibidir.

https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ahmet-sandal#:~:text=%C5%9Eiirlerinin%20ana%20temas%C4%B1%20genelde%20sosyal,ve%20ak%C4%B1c%C4%B1%20bir%20dili%20vard%C4%B1r.

Bu linki tıklayıp da açtığınızda çok eski bilgileri ihtiva ettiğini de anlarsınız. Çünkü o linkte iki adet şiir kitabım olduğundan bahsedilir. Halbuki mevcutta şiir kitabım 15’i geçti. Yazdığım kitapların ayısı da 30’u geçti. Şahsımı anlatan bu link çok eski tarihli olsa da bana göre değişmez gerçek aynı durmaktadır. O da şudur: “Bendeniz Şair Ahmet Sandal’ın okuru yormayan sade ve akıcı bir dili vardır. Bendeniz Ahmet Sandal, toplum ve insanlık için şiirler yazmaktadır.”

Şahsımı boş verin ve bu yazdıklarımı da bir kenara bırakın.

Karnından konuşan ve insanlık ve toplum için değil de kendi için yazan şairleri gelin bu yazıda tanıyalım. Ve o şairler toplumu ve insanı da yormaktadır. “Yormaktan da öte yolmaktadır.”

Şair diliyle ve yazdığı şiirlerle insanı nasıl yorar? Şair diliyle ve yazdığı şiirlerle insanı nasıl yolar? Gelin bu sorular etrafında düşünelim. Gelin bu soru üzerinde fikir teatisinde (görüş alışverişinde) bulunalım.

Hemen belirtelim. Okurun anlamadığı ya da anlayamadığı her şiir, okuru yorar. Şairlerin karnından konuştuğu her şiir okuyucuyu yorar. “Şairlerin karnından konuşması” ne demektir? Bir kişinin fikirlerini ve görüşlerini açıkça söylememesi, ima yoluyla konuşması, dolaylı anlatımlarda bulunması, zihninden geçenleri açıkça söylemek yerine kapalı ve örtük bir şekilde ifade etmesi, karnından konuşmaktır. Şair de zihninden geçenleri, fikir ve görüşlerini açıkça değil de örtülü bir şekilde ve dolaylı bir şekilde anlatıyorsa karnından konuşuyor demektir.

Tabi şunu söylemekte fayda var. Şiirde mecaz, kinaye ve cinas gibi dolaylı anlatımlar, söz sanatları ve metafor (simgesel) anlatımlar elbette şiire güzellik katar. Ancak ne simgesel anlatım, ne mecaz, ne kinaye, ne cinas ve ne de başka bir söz sanatı olmaksızın, saçma sapan sözler söyleyip ve manası da yalnızca o söyleyen şairde gizli “karnından anlatımlar” elbette okuru yorar ve gereksizdir.

Örnek vermemi mi istiyorsunuz? İşte birkaç karnından konuşan şair sözleri ve okuru yoran sözde şiirler.

Ben bu örnekleri ünlü birkaç şairden seçtim. Tabi ünsüz birçok sözde şairler de bu tür saçmalıklarla dolu şiir yazabilir. Onlardan örnek vermeyeceğim.

Orhan Veli Kanık’ın “Sizin İçin” başlıklı şiirinde “Sizin için, insan kardeşlerim, Her şey sizin için; Gece de sizin için, gündüz de; Gündüz gün ışığı, gece ay ışığı; Ay ışığında yapraklar; Yapraklarda merak; Yapraklarda akıl” ve şiir daha bunun gibi onlarca saçma sözlerle devam eder. Şiir bittiğinde yorulursunuz. Bu adam ne dedi ya? diye kendinize soru sorarsınız. “Yapraklarda merak ve yapraklarda akıl.” Bu tür ve anlamsız, ya da anlamlı da olsa, anlamı yalnızca “şairin karnında gizli sözler” elbette insanı yorar. Karnından konuşmak diyoruz ya! İşte bu.

Cemal Süreya’nın Ülke isimli şiirinden yalnızca şu bölümü okuyalım. “Saat Çini vurdu birden: pirinççç. Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan. Kasketimi eğip üstüne acılarımın. Sen yüzüne sürgün olduğum kadın. Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin. Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman.” Bu şiirde birçok anlatım yorucu. “Pirinççç” derken “ne demek istedi bu şair” diye soruyorsunuz. Zaten “ben gittim bembeyaz uykusuzluktan. ….Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman” dizeleri çok çok yorucu ve anlamsız ya da anlamı şairin karnında.

Bu karnından konuşulan şiirlere örnekler, serbest tarzda yazılmış iki ayrı şaire ait şiirlerdi. Bir de kafiyeli bir şiirden örnek verelim. Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yalan” isimli şiirinde şöyle sesleniyor.

“Ne var ki sanki park olduysa eski mezarlık?

Yalandır, yıllar falan geçmemiş aradan;

Sen bermutat ondört yaşında, ben yirmi bir;

Güzelsen, âşıksam, alışmalısın artık.

Bahar geldi işte, düğünümüz ne zaman?

Ubeydullah efendi daha ölmemiştir.”

Şiirin son iki mısraı dahi insanı yoruyor. Hatta yormadan önce mısralar arasında “alakasızlık” hissediyorsunuz. “Bahar geldi işte, düğünümüz ne zaman? Ubeydullah efendi daha ölmemiştir” sözlerini duyunca “Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı” deyimi aklınıza geliyor. Belki şair bu son iki mısrada birilerine mesaj gönderiyor. Ancak bunu biz bilmiyoruz. Daha doğrusu bilmemiz mümkün değil, şair çünkü karnından konuşuyor. İlk iki mısrada da zaten bir acayiplik var. “Ne var ki sanki park olduysa eski mezarlık? Yalandır, yıllar falan geçmemiş aradan.” Bu iki mısrada anlatılmak istenen mana da sanırım şairin karnında gizlidir.

Şimdi bu noktada şunu ayan-beyan belirteyim. Ben burada şairin şirinin güzel-çirkin, iyi-kötü ya da yanlış-doğru olduğu üzerinde durmuyorum. Hatta bu tür gizemli şiirleri, anlamı kapalı şiirleri beğenenler de çok olabilir. O da ayrı bir husustur. Hatta okuru yoran ve farklı düşüncelere sevkeden şiirleri tercih edenler de çok olabilir. Onlara diyeceğim yoktur.

Peki, şair insanı nasıl yolar? Onu da artık siz anlayın. Benden bu kadar. (Yine de küçük bir ipucu verelim. Şiir kitabım çok satsın diye abuk-subuk mısralar yazan, safi zihinleri ifsad eden müstehcen laflar edenler insanı hem yorar, hem yolar) Benden evet bu kadar.

Ben ancak şu kadar söyleyebilirim. Ben şiirde insanı yoran ve kafa karışıklığına neden olan şiirlerden haz almıyorum. Yazımın başında belirttiği Arapların sözü de “el-Ma'nâ fî batnı'ş-şâir”, yani “şairler karnından konuşur”, sözü de elbette, bir genellemedir. O birçok şairin düştüğü bir yanlıştır. O yanlışa biz düşmüyoruz, elhamdülillah. (Bu satırların yazarı şair kardeşinizin şiirleri anlaşılır ve sadedir, elhamdülillah)

“Biz karnımızdan değil, kalbimizden konuşuyoruz.” Yani biz samimiyiz, yani biz hasbiyiz, hesabi değiliz. Hesabi olanlar karnından konuşur. Allah (cc) onlardan eylemesin ve bizi ihlas sahibi eylesin.

Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Sandal Arşivi