Alperen Aydın
Çeçen Davamız Üzerine -9
Röportör: Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Alperen Aydın: İmam Hatipli gençler Türk gençliğine örnek gençlerdir. Cahar Dudayev şehit olurken üniformasının cebinde Ankara'dan İmam Hatipli gençlerin gönderdiği paralar vardı... Hatta bu anıyı kitabıma da ekledim. Siz İmam Hatipli gençlere bunu aktarmadan veda edersem olmaz. Şehit Medet Önlü anlatıyor:
“1.Savaş esnasıydı… İstanbul’a gelen bir telefonla, Çeçenistan Maliye Bakanımız tarafından bir ihtiyaçtan bahsedildi. Onun halledilmesi adına bizden yardım istedi. Ankara’da imam hatipte okuyan çocuklarımızın çok ilgilendiği bir yapıya ses verdik. Onlar da Allah razı olsun ilgilendiler. Evet, bana bu emaneti teslim etmek üzere Ankara’ya gittiğimde önüme bir yığın para koydular. Bunlar da dolar, mark, Türk lirası, küpe ve altın gibi çeşitliydi. Hepsini dolar yapalım dedim ve onu hallettiler. 10.164 dolar oldu o para.
Ben o parayı aldım, İstanbul’a gittim. Parayı teslim ederken ilgili bakanımıza bunda en az 10.000 çocuğumuzun ve insanlarımızın katkısının olduğunu, özellikle öğrencilerin cep harçlıklarından oluşmuş bir emanet olduğunu aktarınca sayın Bakan Bey dedi ki:
- ‘’Siz müsaade ederseniz ben bu parayı bizzat Cahar Dudayev’in kendi eline vereyim. Ondan da size bir mektup yazdırıp onu getireyim, ne dersiniz?’’
Uygundur, dedik. Bakan Bey Çeçenistan’a geçti. 3-4 ay orada kaldı. Bu arada Çeçenistan Devlet Başkanımız Cahar Dudayev’in şehadet haberi bize ulaşmış oldu. Aradan zaman geçip Bakan Bey tekrar buraya geldiğinde emanet ile ilgili yaşadığı olayları bize anlattı.
Cahar Dudayev’in cephede sabit bir yeri olmadığı için bulmakta güçlük çekmiş, ormanlık bir alanda çok daha önceden kendisinin buluşma noktası olarak bildiği bir yerde buluşmuşlar. Bakan bey bizzat kendisi emaneti Cahar Dudayev’e teslim etmiş. Özellikle bu paranın İmam Hatip öğrencilerimizin cep harçlıklarından oluştuğunu ben sayın Bakan beye zaten çok net olarak anlatmıştım ve o da Cahar Dudayev’e olduğu gibi aktarmış.
Cahar Dudayev o para kendisine ulaştığında o emaneti almış eline ve sıkmış gücünün yettiğince!
‘’Demek Ankara’dan İslami eğitim alan İmam Hatipli çocuklarının cep harçlıkları! Onlar kendileri yememişler, içmemişler bize kendilerini kardeş olduğunu hatırlatmak üzere Allah’ın emrini yerine getirmişler! Bizi hiç unutmamak adına böyle bir kaygıyı kendilerinde taşımışlar ve bunu oluşturup bize göndermişler öyle mi?’’ diye sormuş.
Bakan bey ‘’Evet aynen öyle.’’ demiş. Cahar Dudayev ‘’O hâlde!’’ deyip dönmüş ‘’Ya Rabbi hamdü senalar olsun sana! Bu yürekler var olduğu sürece zafer bize nasıl erişmeyecek! Ben bu çocukları mutlaka görmeliyim, mutlaka yazmalıyım, mutlaka ulaşmalıyım!’’ diyerek ağlamış…
Sürgüne giderken 3 aylık bebek olduğu hâlde, bütün hayatı zorluklarla geçtiği hâlde ağlamayan, gözünden yaş gelmeyen Cahar Dudayev bu olayla ilk defa ağlamış…
Kendisine denk gelen bütün insanlara bu olayı anlatmış. Ağlamış, dua etmiş. Ağlamış, gurur duymuş! Ağlamış, sevinmiş! O emanete, hayatında hiçbir dönem cebinde para taşımayan bir insan kalbinin üzerinde gömlek cebinin içerisine koymuş ama o günü hep bu paranın etkisiyle yaşamış. Maalesef bu emanetin ulaştığı günün ikindi saatlerinde şehit oldu. Yani şehit olduğu gün Ankara’dan Allah’ın bizi vesile kılmasıyla o güzel kardeşlerimizin cep harçlıklarından oluşmuş o para, oldu onun eline ulaşan en son emanet…
Şehit olduğu için emanete dair mektup yazma imkânı olmadı. Hanımı Alla Dudayev, Cahar Dudayev adına – bu olayı kendisine de anlatmış çünkü etkilenmiş- mektup yazıp buraya gönderdi. Ben onu tercüme ettirdim. O ilgili okulların panolarına astırdım. Ve o tercümeler radyolara gönderildi ve sanki radyolardan istek parçası alan bir müzik parçasıymış gibi o dönemde çok uzun bir şekilde yer tuttu. Böyle bir olayı yaşadık ama onun şehadetinin son gününde böyle bir olayı yaşamış olmak hadiseyi benim açımdan özel kılıyor.”
Genç nesiller, gelecek kuşaklar geçmişte olduğu gibi emanete sahip çıksınlar. Müslümanlara yapılanları asla unutmayın. Türk olmanın gereğini yerine getirin ve bütün mazlumları savunun. Çeçenistan, Doğu Türkistan, Kırım, Kerkük, Kudüs, Gazze, Keşmir, Arakan… Çok kanayan yaramız var. Bu kanayan yaraları dün olduğu gibi bugün de saracak olan Türk milleti olacaktır. Okuyun, araştırın, bu millet ve ümmete karşı sorumluluklarınızı yerine getirin. Çeçen davamızı unutmayın. ‘’Yaşasın bağımsız Çeçenya! Yaşasın Birleşik Kafkasya! Allahu Ekber!’’ diyor hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Bu röportaj için de Abdulkerim Bedir beyefendiye teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.