
Ahmet Sandal
Karaman-Konya arasında trende yazıyorum
Şu anda Karaman Tren Garı'ndayım. (23 Nisan 2024) Buradan Konya'ya ve oradan da YHT (Yüksek Hızlı Tren) ile İstanbul'a seyahat edeceğim.
Yüksek Hızlı Tren ve Ülkemizde tüm demiryolu taşımacılığı çok önemlidir. 1987-1992 yıllarında TCDD (Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları) Genel Müdürlüğünde görev yapmış bir kişiyim. Karayolu ulaştırma sektöründen daha önemlisi demiryolu ulaşım sektörüdür. (Çünkü seridir, güvenlidir, pratiktir, ucuzdur.) Bu gerçeklere rağmen 1947'li yılından itibaren Amerika’nın Marshall tuzağına düşürülen Türkiye, demiryolu taşımacılığına değil karayolu taşımacılığına yönlendirilmiştir. Sonuçta, maalesef demiryolları ihmal edilmiştir.
Bu ülkede 1950 yılından itibaren 2000'li yıllara kadar demiryolu ulaştırmacılığı ihmal edilmiştir. Nerdeyse 50-60 yıl devamlı bir şekilde karayolu (asfalt yollar, oto yollar) inşa edilmiş, 1 metre dahi demiryolu inşa edilmemiştir. Ülkemizin ulaşım sektöründeki bu makus talihi elhamdülillah, 2002’den sonra tersine dönmüş yeni demiryolu hatları döşendiği gibi Ülkemizin insanları YHT ile de konforlu ve hızlı seyahat imkanına kavuşmuştur. Evet şimdi tam Tren hareket edecekken (09:55’te) gelelim Karaman notlarına.
Bir kaç gündür, İç Anadolu bölgemizde yer alan Karaman İlimizdeyim.
Ülkemizin bütün yerleri güzel. Baştan sona kadar Cennet gibi vatanımız. Doğu’dan Batı’ya kadar, Güney'den Kuzey’e kadar coğrafya olarak aynı anda dört mevsimin yaşandığı muhteşem bir yer yurdumuz. Endemik bitkiler ve canlılar, yani flora ve fauna açısından çok dikkat çekici Ülkemiz, kesinlikle korunmalıdır. İnsan bunu gezdikçe daha çok anlıyor.
Keşke vatandaşlarımız imkan bulsa da gezse, gezdikçe Ülkesini daha çok sevecektir.
Ever, trende anons yapıldı Çumra İlçemizin istasyona geliyoruz bu satırları yazarken.
Ben Çumra’da Karaman’ı yazayım.
Karaman denildiğinde aklıma neler geliyor.
Pirim Hazreti Mevlana’nın Konya’ya yerleşmeden önce bir süre ikamet ettiği yerdir Karaman. Eski ismi Larende’dir. Bu yönüyle hem mübarek, hem de tarihi bir yerleşim yeridir. Pirim Hazreti Mevlana’nın Annesi Karaman’da medfundur. Hazreti Mevlana ve Annesini rahmet ve minnetle anıyorum.
Karaman tarihi bir yerleşim dedik. Eskiden bir beylik merkezidir Karaman.
Karamanoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti yıkılmadan önce Nureddin Bey tarafından temelleri atılan ve Kerimüddin Karaman Bey tarafından kurulan Larende merkezli beyliktir.
Karamanoğlu Beyliği denildiğinde il aklım gele Karamanoğlu Mehmet Bey’dir. Türkçeyi, Beylik sınırları içerisinde konuşulacak resmi dil olarak ilan etmişti. Güzel Türkçemize gereken önemi veren Karamanoğlu Mehmet Bey’i de rahmet ve minnetle anıyorum.
Ey Karamanoğlu Mehmet Bey Ey! Gel de gör Karaman’ın halini. İşyerlerinin tepesinde, otellerin duvarlarında, kafelerde yabancı İngilizce isimler kırıla gidiyor. (Kırıla gidiyor demek “olumsuz anlamda çokluk” ifade eder.) Biz bile bu durumdan, yani Türkçemizin yerine başka dilin kullanılmasından şikayetçi olurken “otel” dedik, “kafe” dedik, iki yabancı kelime kullandık. Maalesef dilimiz yabancı dillerin boyunduruğu altında.
Bu hususlar ile birlikte Karaman denildiğinde özellikle bisküvi fabrikaları akla geliyor. Karaman'da, Ülke çapında isim yapmış firmalar başta olmak üzere bir çok bisküvi fabrikası faaliyet göstermektedir.
Karaman denildiğinde bir de yaban hayatının ve dağ keçilerinin yaşadığı Karadağ aklıma geliyor. Bu seyahatimde Karadağ’ı ziyaret edemedim. 2006 yılındaki Karaman ziyaretinde Karadağ’ın zirvesine kadar çıkıp yaban hayatını gözlemlediğimi (dağ yamacında gezen yaban keçi ve koyunlarını izlediğimi) hatırlıyorum.
Karaman nüfus ve alan bakımından çok genişliyor ve büyüyor. Nüfusu ilçeleri ile birlikte 300.000’ e yaklaşıyor. Merkez nüfusu zaten tek başına 200.000 civarındadır. Karaman merkezde yeni binalar çoğunlukta. TOKİ tarafından çok bina edilmiş.
Karaman’da üniversite olduğunu trenden inip de misafirhaneye giderken şehir merkezindeki kafe türü yerlerin çokluğundan anladım. Beni misafirhaneye götüren şoföre sordum: “Üniversite var mı burada?” Şoför: “10-15 yıldır üniversite var” dedi. Ben de “belli oluyor” dedim. Şöyle bir sözü de seslendirdim: “Üniversite varsa kafe var, kafe varsa üniversite var.”
Dikkat edin, “kütüphane varsa, üniversite var, üniversite varsa kütüphane var” demiyorum. Üniversite ve kütüphane bağlantısı normal iken üniversite ve kafe bağlantısı normal olmuş. Ve maalesef ahlaksızlık bu noktada başlıyor. Malumdur ki, üniversite diye ailesinden ayrılıp başka bir şehre okuma diye giden genç kızlarımız tuzağa o kafelerde düşürülüyor. Bu rezaleti herkes biliyor. O nedenle malum dedim. Üniversiteye başka şehirlere giden genç kızlarımızı maalesef koruyamıyoruz.
Zaten kapitalist laik seküler sistemde masumlar korunamaz. Bu sistem değiştirilmelidir.
Vesselam.
Treniniz Konya’ya yaklaşıyor. Yazımı burada noktalayıp buradan itibaren tefekkür ve temaşa ile İstanbul’a gideceğim.
Ya bismillah!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.