
Zafer Çam
Kral Faysal'ı anarken
Hurma ve deve sütünden saraylara akan petrolün hikâyesi. Allahualem...
Kral Faysal yaşasaydı, Trump'la kılıç tokuşturmazdı. Yaşasaydı Trump eli öpmezdi. Yahudi katil İsraillilerin zulmü alkışlanamazdı.
Hicaz topraklarının nimetlerini kâfir devletlere sunmazdı. Faysal iktidarda olsaydı kızları kâfire göstermezdi dans etmezdi.
Yaşamış olsaydı kasasını boşaltıp İslam düşmanlarına vermezdi.
Yaşasaydı, güzelim Hicaz topraklarının bağrını akbabalara, petrol uğruna emperyalistlere teslim etmezdi.
Yaşasaydı, "Hamd olsun ki Amerika ile birlikte dünyayı yönetiyoruz" diyen nasipsiz bir imam, belki Mescid-i Haram'a adım bile atamazdı.
Yaşasaydı, Suudi tahtı bir cani prensin cinayetleriyle değil, Kudüs'ün özgürlüğüyle anılırdı.
Kral Faysal bin Abdülaziz…
1969 yılında Kudüs işgal altındayken, Müslüman halklar cihada toplandı. 1973'te Suriye ve Mısır, bu çağrıya kulak vererek İsrail'e karşı savaş başlattı.
Suudi Arabistan, Batı'ya yani petrol vanalarını kapattı. Dünya bir anda “petrol kriziyle sarsıldı.
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, krizin çözülmesi için Suudi Arabistan'a geldi.
Ama sarayda değil, sahranın ortasında bir çadırda kabul edildi. Kral Faysal'ın sofrasında hurma ve deve döngüsünden başka bir şey yoktu.
Bu karşılaşmada hiç hoşlanmayan şeytan ABD yöneticisi Henry Kissinger'ı rahatsız etmişti. aralarında geçen konuşmanın sonunda. Dünyanın katili Kissinger Kral Faysala tehdidini savuruyor.
"Ambargoyu kaldırırsanız, petrol kuyularınızı bombalarız."
Faysal'ın tarihe geçen anlatımı kısa ama sarsıcıydı: "Elbette bombalayabilirsin. Biz ve atalarımız hurma ve geliştirme gücüyle yaşadık, yine yaşarız. Ama siz petrolsüz yaşayamazsınız."
Tehdidin rakipleri ABD'nin şeytani planı ortaya çıkıyor. Bu görüşmeden kısa bir süre sonra, aynı ismi taşıyan yeğeni tarafından sarayda öldürülerek öldürüldü.
Yeğeni Faysal bin Musaid, Amerika'da amcasını öldürmüştü. Önce sağlıklı durumun yerinde olmadığı iddia edildi. Sonra idam edildi.
Kral Faysal'ın ölümüyle birlikte satılmış kukla ABD şeytanın atanmış olduğu krallar ve uşakları tarafındaki petrol vanaları yeniden açıldı.
Petrol krizi sona erdi, emperyalist sömürücü devletler yeniden nefes aldı. İsrail, Amerika'nın desteğiyle savaşı kazandı. Kurtulamadı.
Filistin toprakları yıllar içinde parça parça işgal edildi. Ve o gün sonra hiçbir Suudi kralı, sarayını terk edip çölde yaşamayı göze alamadı.
Hurma ve deve yolu, yalnızca zengin sofralarda nostaljik birer tat olarak kaldı. Batıya akan petrol ise bir daha hiç durmadı.
Bugünlerde geleceğimiz… Bir yanda Filistinlilerin hayatta kalan sesleri, diğer yanda Batı gücünün eli açık Suudi prensler…
Amerika başkanının duasını almak için birinciliğe giren, Gazze için "bizim meselemiz değil" diyen yöneticiler…
Ve "Ne kadar para isterseniz, kasamız size açık" diyen modern Ebu Leheb'ler…
Bugün sadece petrol kuyularını değil, izzetimizi de batıya teslim eden yöneticilere karşı şu soruyu sormalıyız:
Bugün, tahtından ve canından daha çok Rabbinden korkan bir Faysal "Ben yaşlı bir adamım, ölmeden önceki tek dileğim Mescid-i Aksâ'da iki rekât namazdır"!
Diyen Kral Faysal gelir mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.