Bir kalıp tereyağına değen hayat

Pazar yerlerini severim. Marketlerin raflarındaki soğuk düzenin aksine, pazarda hayat vardır.

Toprağın kokusu, emeğin karşılığı, yüzünde güneşin izini taşıyan teyzeler, amcalar…

Ben oralarda dolaşmayı, alışverişi oradan yapmayı severim.

Çünkü ben gıdanın fiyatından önce kaynağını, elini, emeğini sorarım.

Anamın yaptığı tereyağının tadı hâlâ damağımda. Süzme yoğurt, peynir, kaymak, salça, pekmez…

O tatlar sadece ürün değildi; bir yaşam biçimiydi.

Bugün o insanlar gitti damak tatlar zor bulunuyor çünkü hayvanlar değişti, yemler değişti, köyler bile değişti.

Ama değişmeyen bir şey var: Emek. Geçenlerde pazardaydım. Köşede, küçük bir taburenin üstünde oturan bir teyze dikkatimi çekti.

Önünde sadece üç kalıp inek tereyağı vardı. Eller çatlamış, yüz buruşmuş, ama gözleri dimdik. Belli ki pazarcı değil, üreticiydi.

Bir adam yanaştı: “Kaç para tereyağı?” “Yedi yüz lira evladım,” dedi kadın.

Adam sinirlendi: “Yedi yüz liraya tereyağı mı olur? Markette dört yüz. İndir de alayım.” Kadın başını eğmedi.

Gözleri doldu ama sesindeki onur dimdikti: “Benim kendi ineklerim var.

Sütü sağarım, kaynatırım, sabaha kadar yayık çeviririm. Eşim hayvanlara bakar, geçimimiz bu.

İhtiyacımız olan pazar alışverişi yapacağım. O yüzden buradayım.”

Adam pazarlığı sürdürdü: “beş yüze ver, yoksa almam.” Sonra cebinden telefonunu çıkardı: “Hafta sonu mangal var, kesin gelin,” dedi yüksek sesle.

O an içim acıdı. Kadın gün boyu belki üç kalıp yağ satıp evine erzak almanın derdinde.

Adam ise mangal partisinin yanına koyacağı yağı ucuza kapatmanın.

Dayanamadım. Yanlarına gittim: “Teyze, hepsi kaç kilo?” “Toplasan beş kilo anca eder,” dedi.

Cebimden dört bin lirayı çıkardım, uzattım: “Ben hepsini alıyorum.”

Kadın utandı: “kardeşim, kilosu yedi yüz lira dedim ya, bu fazla.”

“Olsun ihtiyaçlarını alışveriş yap kardeşim. Benim için helali hoş olsun.”

Adamın yüzü kızardı, sustu. Yağları alıp oradan ayrıldım. O gün sadece tereyağı almadım.

Alın terine saygı aldım. Emek karşısında sessiz kalmamayı aldım.

Bugün zincir markette fiyat etiketine bakmadan sepetleri doldurtup alışveriş yapanlar, pazardaki emekçiye kırk kuruşun hesabını yapıyor.

Köyde sabaha kadar yayık çeviren kadının tereyağına burun kıvıranlar, ambalajlı ürünlere servet ödüyor.

Burada tüm emekçilerin ahlaklı, dürüst, güvenilir olur demiyorum.

Güveneceğimiz temiz Anadolu’nun eli nasırlı analarda yok değil.

Lütfen… Kıymayın bu insanlara. Saygı gösterin. Çünkü o bir kalıp tereyağının içinde sadece süt yok.

Bozulmamış bir ahlak var. Alın teri var. Gece uykusuzluğu var. Bir annenin hanesine götüreceği ekmek var.

Ve biz, ancak bu emeğe sahip çıktığımız sürece insan kalabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi