
Saliha Yazan
Belediyelerde yolsuzluk: Halkın cebinden çalınan gelecek
Belediyeler, şehrin kalbi. Yolundan suyuna, parkından kültür merkezine kadar vatandaşın gündelik hayatına dokunan en yakın yönetim birimi. Dolayısıyla belediyelere duyulan güven, aslında vatandaşın devlete duyduğu güvenin en hassas göstergesi.
Ne yazık ki son yıllarda ülkemizin farklı bölgelerinde sık sık gündeme gelen yolsuzluk iddiaları, bu güveni derinden sarsıyor. İhalelerde şaibeler, usulsüz harcamalar, makam odalarına lüks döşemeler, olmayan işler için fatura kesmeler… Bunların her biri aslında sadece bir rakam ya da manşet değil, doğrudan halkın cebinden çalınan gelecek demek. Çünkü belediyeye ayrılan bütçe; çocuğun okul yolundaki kaldırımı, yaşlının dinleneceği parkı, gencin kullanacağı kütüphaneyi ifade eder.
Yolsuzluk, sadece mali bir kayıp değil, toplumsal bir kırılma. Çünkü vatandaşın ödediği vergiler, “emanet” olarak yöneticilerin eline bırakılıyor. O emanete ihanet edildiğinde, sadece para değil, güven de çalınmış oluyor. Güveni kaybetmek ise yeniden tesis edilmesi en zor olan değerlerden biri.
Burada asıl görev sadece yöneticilere değil, vatandaşa da düşüyor. Şeffaflık talep etmek, hesap sormak, denetim mekanizmalarının güçlü olmasını istemek her vatandaşın hakkı. Belediyeler halka hizmet etmek için var; kişisel zenginleşme, çıkar gruplarına pay dağıtma aracı değiller.
Son dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) ile ilişkilendirilen yolsuzluk iddiaları kamuoyunun dikkatini fazlasıyla çekmiş durumda. Ankara, Türkiye’nin başkenti olmasının ötesinde, kamu yönetimi ve yerel demokrasi için sembolik değeri yüksek bir şehir. Dolayısıyla Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ilişkin yolsuzluk iddiaları sadece yerel bir gündem değil, toplumsal adalet ve şeffaflık ilkelerinin sınandığı bir mihenk taşı. Konser organizasyonlarından ihalelere, mezarlık malzemelerinden kefen alımlarına kadar çok sayıda iddia var. Şeffaflıkla, hesap verebilirlikle, kamu yararıyla ne kadar uyumlu oldukları sorgulanıyor. Ankara özelinde yaşanan bu iddialar, yalnızca tek bir belediyenin sorunu değil; yerel yönetişimin Türkiye genelindeki şeffaflık ve adalet kapasitesinin sınanmasıdır.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddiaları, kamu zararı ve yönetimde şeffaflık eksikliği gibi riskleri işaret ediyor. Bu süreç sadece hukuki değil, ahlaki ve siyasi bir sınav. Belediye yönetimi nezdinde yapılacak doğru adımlar; temizlik, güven ve halkla güçlü bağların yeniden kurulmasını sağlayabilir. Aksi halde, kamu kaynaklarının yanlış kullanılması sadece milyonlarla değil, halkın devlete olan güveniyle de ölçülür ve telafisi zor zararlar doğar.
Halkın beklentisi ise çok açık: Kamu kaynakları halka hizmet için kullanılmalı; israf, usulsüzlük, çıkar ilişkileri gibi durumlar mutlaka soruşturulmalı; sorumlular varsa hesabı verilmeli.
Toplum olarak şunu yüksek sesle söylemeliyiz: Belediyeler halkın malıdır, halkın bütçesidir. Bu emanete ihanet eden, sadece hukuk önünde değil, vicdan önünde de hesap vermelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.