Alperen Aydın
Çanakkale'nin Yozgatlı şehidi: Kınalı Hasan
Her bir ferdin içinde alev alev yanan, üzerinden bir değil, bin asır geçse de hissiyatı eksilmeyecek olan sarsılmayan sevdadır Çanakkale… aynı zamanda yastır, hüzündür bize… Gururdur, namustur, duruştur… Atadır, ecdattır, yurdumun üstünde hep tütecek olan ocaktır…
Cümle gavurun yekpare hücum ettiği anda memleketin dört bir köşesinden vatan diye koşanların hatırı sayılır bir kısmı 15’lik taze delikanlılar idi. Kastamonu, Adana, Rize, Şırnak, Van, Amasya… Hepsi başka mesafeleri, başka ovaları, dereleri aşmış ama nihayetinde tekbir menzile varmak için niyetlenmişlerdi. Onların içinden birinin hikayesini anımsatmak isterim; hemşerim Kınalı Hasan’ın.
Hasan daha çocuk denilecek yaşta iken yaşı yetmese bile ihtiyaçtan cephe çağrılmıştı, diğer arkadaşları gibi. Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinin Kara Yakup köyünden kalkıp Çanakkale’ye yayan gitmiştir şehadet makamını paylaşacağı dostlarıyla. Annesi, saçlarını kınalayıp göndermişti cepheye.
“Haydi yavrum, köyüne, nişanlına veda et; Sabanını, tarlanı, her şeyini feda et; O silâha sarıl ki, böyle günde bir erkek bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz. Bunu tutan bir bilek, köleliğin uğursuz zincirine uzanmaz. Git evladım, yıllarca ben oğulsuz kalayım, şu yaralı bağrıma kara taşlar salayım. Haydi oğlum, haydi git! Ya gazi ol, ye şehit!” Kumandanı Hasan’ın saçlarını kınalı görünce yanına çağırır ve sorar: “Oğlum bir erkek saçlarını kınalar mı?”
Hasan bir cevap veremez, çünkü sebebini kendisi de bilmez. Hemen bir arkadaşına, annesine göndermek üzere bir mektup yazdırır. “Anacığım, kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma… Komutanım bana sordu cevap veremedim. Kardeşlerimde cevap veremeyip mahcup olmasınlar.” Mektubu alan annesi, anne yüreğinin sıcaklığını yansıtan cevabî bir mektup yollar oğluna. “Ey gözümün nuru Hasan’ım, köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın… Ben, senin anan isem beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor… Sen bu ailenin seçilmiş kurbanısın… Hasan’ım, söyle komutana, bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır… Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım onun için saçını kınalamıştım… Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın, seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır. Gözlerinden öperim… Anan, Hatice”
Hasan şehadet şerbetini içer. Arkadaşları cebinde mektubu bulurlar. Komutanına kınanın sebebini söyleyememiştir ama yine arkadaşına not düşürmüştür mektubun sonuna.
“Anam yakmış kınayı aday diye
Ben de vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım! Ben İsmail doğmuşum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.