![Bahattin Demiray](https://cdn.ankaraulusgazetesi.com.tr/author/2_b.jpg)
Bahattin Demiray
Dünya niye bizi çağırıyor
İnsanlık neyi bekliyor? Dünya duyduğumuz her sesle bizi çağırıyor, her adımda bir şey arıyoruz ama ne aradığımızı bilmiyoruz.
Dünya dediğimiz bu âlem, insanı tuzağa düşürmek için kurulmuş bir oyun alanından başka bir şey değil. Gözümüzle gördüğümüz her şey geçici, algılarımızla sürüklendiğimiz her şey bir rüya. İnsanı sadece yoran ve sonunda kara bir delik gibi içine çeken bir rüya. Oysa dünya bir paçavra, bir geçiş yeri. Kişi kazandığını sandığı aslında kendisine bir yüktür. Biz burada sadece bir yolcuyuz, bu yollardan bir kez geçecek kalıcı bir tüccar değiliz. Varlığımız her an eriyen bir mum gibi yok oluyor. Hayatımız bizi her an siliyor ve sadece kayıplar veriyor.
Zaman ise bizden habersiz hırsız gibi hayatımızı çalışıyor. Birdenbire geçmişin sadece silik izleriyle kalıyoruz.
Vücut her an yıkandığı gibi, hayat da birer birer isteyerek kayboluyor. Hiçbir şey kalıcı değildir, her şey geçicidir. Bir gün insanın bütün yükleri ellerinden düşer. O anda bir soru ağırlığı düşer diline. Tıpkı Gassal dizisindeki gibi insan sorar; “Beni kim yıkayacak?” Oysa insanın yüreğinde yükselmesi gereken asıl soru şudur: “Yıkandıktan sonra halim ne olacak?” Su insanı sadece dışarıdan temizler.
Oysa ruh, vicdan ve kalp suyla değil, hakikatle temizlenir. İnsanın yıkandıktan sonraki halini belirleyecek olan şey dışarıdaki temizlik değil, içindeki güzellik ve derinlik olacaktır. Öyleyse kendimize soralım: “Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum?” Bu her gün, her an sorduğumuz bir soru olmalı. Çünkü dünya içimizde bir boşluk bırakacaktır. Bu boşluk bizi sonsuzluğa yönlendirerek çağırıyor.
Gassalın elleri bizi bedenen temizlerken içimizdeki karanlığı görmeyecektir. O eller sadece bedenimizi tanıyacaktır, oysa gerçek özümüz ruhumuz, vicdanımızdır. Gerçek temizlik sadece suyla yapılmaz; ruhumuz hakikatle yıkanmalıdır.
Ancak ruhumuz içinde hapsolmuşken, gözlerimiz hep dışarıya bakıyor..
Kaldı ki içimizdeki boşluk dışarıdaki her şeyin ötesindedir. insanı kendine götüren bir boş yolculuk olmalıdır. Beden bir kefene sarıldığında, geriye kalan her şey, her iz, her düşünce ve her duygu bizi bir sonuca götürecek, içimizdeki gerçekler ortaya çıkacaktır.
Gerçek arınma sadece sudan geçmekle değil, vicdanımızı temizlemekle de mümkündür. Sonra, neyle yıkandığımız, neyi terk ettiğimiz, neyi geride bıraktığımız ve nereye gittiğimiz soruları etrafımızı saracaktır. Her gün, bir gün gelip ölüme yaklaşacağımızı gösterir. Sonra, bize başka bir soru sorulacaktır: “Geride ne bıraktın?” Geride bıraktığımız her şey bizi biriktirirken bulacaktır. Geride bıraktığımız her şey, gidişimizi takip edecektir. Kazandığımız şey bizi yıkayan şey değil, vicdanımızı yıkayan şey olacaktır.
Bilelim ki dünya bizi sadece bedenen değil ruhen de yıkıyor. Ölüme yaklaştıkça ruhumuz ne kadar temiz olursa, o kadar çok ışıkla dolar. O gün gelip bedenimiz yıkandığında, gerçek temizliğin kalbimizin derinliklerinde yattığını daha iyi anlayacağız.
Çünkü ölüm sadece bir son değil. Bir dönüşümün başlangıcıdır. Bu dönüşümü kabul etmek sadece ölüm kapımızı çaldığında gerçekleşmeyecektir. Her şey bugünden başlıyor. O halde kendimize soralım: “Bugün neyi değiştirdim? Bugün kendimi neyle temizledim? Arkamda hangi kirleri, hangi yükleri bıraktım?” Çünkü bu sorunun cevabı, ölüm kapımızı çaldığında bizi kurtaracak cevaptır.
Gerçek temizlik suda değil, vicdanın derinliklerinde aranmalıyız.
Zamanı geldiğinde ve ölüm meleği kapıyı çaldığında, kişinin sadece dünyadayken yaptıkları hatırlanacaktır. O zaman, hiçbir miktarda zenginlik, hiçbir miktarda mülk, hiçbir miktarda dünya nimeti bir kişiyi orada durduramaz.
O anda geriye kalan tek şey, kişinin gerçeğe ne kadar yakın olduğudur. Vücudu bir kefene sarılıyken, o kefenin onu nereye götüreceği bir arayışın cevabı olacaktır. Öyleyse kendimize soralım: “Bu hayat temiz bir vicdanla mı tamamlandı yoksa kirli bir arzuyla mı heba edildi?”
Bu dünya kalıcı bir yurt değildir. Geçen her an insanı sonsuzluğa bir adım daha yaklaştırır. Düşünmeliyiz! Bu dünyada bıraktığı her iz insana ne kadar kazanç sağlayacaktır? Kalbi ne kadar temizse Rabbinin huzuruna o kadar yaklaşacaktır. Öyleyse ruhu temizlemek, vicdanı arındırmak için bugünden bir adım atmamız gerekiyor. Bu dünya ne bir cennettir nede kalıcı bir yurt. Öyleyse insan her nefeste, her adımda. Ne malı, ne mülkü, ne de makamı ona fayda verecektir. Kalbinin temizliği önemli olacaktır.
Allah cc. yıkandıktan sonra huzuruna arınmış bir şekilde çıkabilen kullarından eylesin. Hoşça kalınız, Âmin…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.