
Ahmet Sandal
Herkes kendine yakışanı yapar/Kalite tesadüf değildir
Bu Dünya’da yaşadıkça ve yaşlandıkça çok filozofik sonuçlara ve çok felsefi tarafları olan noktalara ulaşıyorsunuz.
Tabi, bu sonuca ulaşmak yalnızca yaşamak ve yaşlanmakla olmuyor. En başta tefekkür gerekiyor.
“Bir saatlik tefekkür, içinde tefekkür bulunmayan bir yıllık (yahut da altmış yıllık) nafile ibadetten hayırlıdır.” (Hadis-i Şerif)
Tefekkürü (düşünmeyi) tavsiye den Sevgili Peygamberiminiz Efendimiz (asm) her yerde, her zamanda olduğu gibi burada da iyiyi, doğruyu ve güzeli göstererek biz Ümmetini iyiye, doğruya ve güzele sevk ediyor.
Tefekkür etmek, hayatın manasını idrak etmek için düşünmek ve ölümden sonrasını her daim göz önünde ve aklımızda tutarak iyi, güzel ve doğru insan olmak, Allah’ın emridir, Peygamberimizin kavlidir ve Alimlerimizin yoludur.
Bu emir ve tavsiyelere uymadan ve bu yolda yürümeden yaşayan bir insan ne kadar yaşlanırsa yaşlansın ve ne kadar yaşarsa yaşasın olgun (kamil) bir insan olamaz. Bir şey yapmadan olduğu yerde yalnızca armutlar olgunlaşır. İnsan durduğu yerde olgunlaşmaz. İnsanın kamil insan olması ve olgun bir birey haline gelmesi için kesinlikle tefekkür ve tezekkür şarttır. Allah’ı tezekkür etmek (dilinde Allah olacak) ve Allah’ı tefekkür etmek (zihninde Allah olacak) hayatımızın mihverinde olmalıdır.
Bu bizim fıtratımızı oluşturacak ve karakter yapımızı belirleyecek olan budur. Fıtrat ve karakter mühimdir.
Adam, fıtratını bozuyor ve karakteri de o fıtrattan dolayı bozuk olduğundan, ortaya hep bozuk sonuçlar çıkıyor.
Fıtrat doğuştan gelen güzel haldir. Ancak insan bu fıtratını kendisi bilinçli tercih ile bozabilir de, koruyabilir de. Bilinçli tercih ile bozanlar da, fıtratını koruyanlar da, karakteri çirkin olanlar karakteri düzgün olanlar da kendine yakışan yapar. Kalite tesadüf değildir. Kalite rastgele oluşmaz, kalite sanki bir kanaviçe de nakış işlenir gibi, sanki bir bahçede gül yetiştirilir gibi, kalite özenle oluşturulur.
Bu noktada şunu hassaten belirtmeliyim. İnsan, yaşadıkça insanlaşıyor mu, hayvanlaşıyor mu? Bu çok mühim bir sorudur. Eğer bir insan yaşadıkça insanlaşmıyor da hayvanlaşıyorsa, yani bilinçli bir tercih ile hayvanlığı seçiyorsa, artık “o fıtraten bir hayvan oluyor” ve “insanlıktan çıkıyor.”
Ondan dolayı şu veciz söz çok anlamlıdır. “Herkes insan olarak doğar, çok az kişi, insan olarak ölür.”
Beşer olmak ile insan olmak arasındaki fark da işte buradadır. “Her insan bir beşerdir, ancak her beşer bir insan değildir.” Haydi bu söz üzerine düşünedurun ve düşünürken şu şiirimi de okuyun.
Evet, Dostlar! Aşağıdaki şu şiir çok mühimdir.
FITRAT / KARAKTER
İlginçtir bu Dünya, bu hayat.
Durmaz, son sürat döner saat.
Çok çok mühimdir şu fıtrat.
Köpek havlar, yılan sokar.
Bu hayat bir düz, bir yokuş.
Mevsimler güz, bahar, yaz, kış.
Fıtrat dediğin doğal akış.
Arslan kükrer, ateş yakar.
Her şey birer tecellidir.
Kader huzur ve tesellidir.
Herkesin karakteri bellidir.
Yağmur yağar, şimşek çakar.
Kim acemi, kim kıdemli?
Kim aç susuz, kim yemli?
İnsan fıtratı, çok önemli.
Kimler yer, kimler bakar?
Melek dost, insana yâr.
Şeytan nice cana kıyar.
Herkes karakterine uyar.
Melek yapar, şeytan yıkar.
Bütün yollar ölüme gider.
Düşünsene nedir kader?
İnsana yön verir karakter.
Ceset çirkin, gül güzel kokar.
Tüm Dünya fani, gidicidir.
İnsan da bir su gibidir.
Fıtrat her şeyin sebebidir.
Hem insan, hem su akar.
Hem su, hem insan akar.
Not: “Her insan bir beşerdir, ancak her beşer bir insan değildir.” Bu sözün manasını çözemeyenler için işte cevabım: “Etten kemikten yaratılmış herkes beşerdir, ancak Allah’ı ve kendini bilen, tefekkür ve tezekkür içerisindeki her beşer, aynı zamanda insandır. Diğerleri beşer olsa da insan değildir, hayandır.
Yüce Rabbim bizleri beşer olmaktan kurtarıp insan olmaya ulaştırsın. Vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.