
Abdulkerim SOLAK
Orucun farzını unuttuk
Oruç ibadetini gerçekleştirdiğimiz ve bize tekrarının nasip olduğu hayırlı Ramazan günlerini yaşarken, herkesin dualarının kabul olmasını ve sevaplarının bol olmasını temenni ediyorum. Rabbim nice hayırlı Ramazan günlerinde bizleri yaşatsın ve bir arada bulundursun inşallah.
İbadet olarak yerine getirdiğimiz oruç, İslam’ın beş temel esası olarak da bilinen İslam’ın beş şartından bir tanesidir. Nedir; “Kelime-i Şehadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmek” olarak söylenebilmektedir.
Oruç, Allah’ın rızasını kazanmak suretiyle; yılda sadece 1 aylık bir süre içerisinde gün boyunca yemek yemek, içecek içmek gibi tüm nefsi arzulardan uzak durulmasıdır. Bu ibadeti yerine getirmek, aynı zamanda yoksulun halinden anlamak, nefsi dinlendirmek ve şifa bulmaktadır.
Tüm bunların olduğu bir ortamda, orucun farz olduğunu da bilmek gerekiyor.
Ama biz insanlar olarak, orucun farzını unuttuk, farklı nasıl olur derdine düştük.
İnternet ortamı, televizyonlar ve gündelik yaşamın her alanında; iftar ve sahur menülerinin yüzdüğü bir ortama düştük. Bu ortamdan canlı çıkmak, boğulmamak ve yaşamak için direnenlere de selam olsun.
Yıl içerisinde sadece 30 gün yerine getireceğimiz bir ibadetin, zorluğu dile gelmemeli. Akşama ne hazırlasam, sahurda ne pişirsem muhabbeti ile süregelen hayat içerisinde sürüklenmemeliyiz.
Eğer bunu yapan ve yaptıran bir nüfus yoğunluğu var ve bu insanlar Elhamdülillah Müslümanım diyebiliyorlar ise; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in yolundan gitmediklerini ve ibadetlerini layığıyla yerine getirmediklerini düşünüyorum.
Bu konuda Medine'de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed efendimizin yanında büyüyen Enes b. Mâlik (ra), Resûlullah'ın iftarını şu şekilde anlatıyor;
“Resûlullah (sas) akşam namazını kılmadan önce birkaç taze hurma ile eğer yoksa kuru hurma ile iftar ederdi, o da yoksa birkaç yudum suyla orucunu açardı.” diyor.
Biz 2025 yılına geldiğimizde ise; aslında normal şartlarda ucuz iken fakat Ramazan ayı geldiği için sürümden kazanırım düşüncesi ile fiyatlarına zam yapan ve bunun yanı sıra menüsünde de dişe dokunur herhangi bir yiyecek olmayan restoranlara, kafelere, çay bahçelerine ve lokantalara akın ediyoruz.
Bir de bunu biz oruç açtık sloganı ile adı batsın “sosyal medya” panelinden paylaşıp, kendimizle gurur duyuyoruz.
Esasına baktığımızda bir nefsimizi dinlendirmiyor, çenemizi yoruyoruz.
Yıl içerisinde sadece 30 gün yerine getireceğimiz bir ibadet üzerinden bu şekilde bir yaşamın süre gelmesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in evlatlarına yakışmıyor.
Restoran ve kafeler de bu durumu fırsata çevirip, sahurda ve iftarda kaç müşteri kazanırım derdine düşüyor.
Önceden Cuma günleri Cuma namazı vakitlerinde kapalı olan dükkânlar görür, esnaf namaz kılmaya gitti ne güzel diye iç geçiriyorduk.
Şimdi tüm restoranlar ve kafeler; dükkân boyu kadar levha yaptırıp “sahur ve iftar menüsü gel bol ikram var sen de yetiş” diye insan çekiyor.
Bu ramazan nasıl hayırlara vesile olsun? İnsanın aklı almaz ama nefis yönetimi sorunu olunca böyle durumlar yaşamın içerisinde kendine yer buluyor.
Umarım, Ramazan ayının devam ettiği günler içerisinde, yoksulun halinden anlayabildiğimiz ve nefsimize sahip çıkabildiğimiz günleri yaşamak nasip olur. Çünkü sevaplara doyacağız diye nefsimizi doyuracak isek; yaptığımız yanlış olduğunun farkına varmamız gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.