Yapay zekâ düşünür, duygusal zekâ anlar

Bir iş görüşmesinde, adayın özgeçmişi mükemmeldi. Kod biliyordu, üç dil konuşuyordu, uluslararası deneyimi vardı.

Ama mülakatın ortasında bir soruda takıldı:

“Ekibinizle bir anlaşmazlık yaşadığınızda nasıl çözüm bulursunuz?”

Sessizlik.

Dakikalarca süren bir sessizlik…

Makineler hesap yapıyor, peki ya biz? Bugün yapay zekâ rapor yazıyor, müşteri hizmeti sunuyor, tasarım yapıyor.

Peki biz ne yapıyoruz?

Aslında hâlâ en insani olan şeyi: anlam kuruyoruz.

Yani duyguları, sezgileri, empatiyi işin içine katıyoruz.

Ve tam da bu yüzden, dijitalleşen iş dünyasında duygusal zekâ (EQ), “yumuşak beceri” değil, hayatta kalma becerisi haline geldi.

Uzaktan toplantılar, yapay zekâ destekli iş süreçleri, ekranlar üzerinden kurulan iletişim…

Tüm bunlar verimliliği artırıyor, Evet.

Ama aynı zamanda bizi birbirimizden biraz koparıyor.

Bir “nasılsın” demeyi bile emojiyle geçiştirdiğimiz bir çağda yaşıyoruz.

Halbuki dijital kariyerin sürdürülebilirliği, verimlilik kadar insani bağlara da bağlı.

Bir düşünün:

Harika bir yazılım mühendisi olabilirsiniz, ama ekip içinde empati kuramıyorsanız, lider olmanız zor. Mükemmel bir analist olabilirsiniz, ama müşterinin duygusunu anlayamıyorsanız, güven inşa edemezsiniz. İşte bu dijitalleşmenin görünmeyen bedeli duygusal mesafe.

Duygusal zekâ neden bu kadar kritik hale geldi? Çünkü artık teknoloji sadece bilgi değil, ilişkiyi de dönüştürüyor. Chatbot’lar konuşuyor, yapay zekâ toplantı tutanakları yazıyor ama kimse “nasıl hissettin?” diye sormuyor. İşte o boşluğu ancak biz doldurabiliriz.

Harvard Business School’un bir çalışmasına göre, yüksek EQ’ya sahip çalışanlar ekip performansını ortalama %25 artırıyor. Ayrıca bu kişilerin stresle başa çıkma becerisi %30, liderlik potansiyeli ise %40 daha yüksek. Yani duygusal zekâ, dijital çağda sadece “iyi insan olma” değil, “iyi profesyonel olma” meselesi.

Evet, yapay zekâ çok şey yapabiliyor ama hâlâ birine içten “teşekkür ederim” diyemiyor.

İnsanlık, yazılımın değil, duygunun patentinde. İşte bu yüzden, dijital kariyerin geleceği, EQ ile YZ’nin el ele yürümesinde.

Kendine şu soruyu sormanın zamanı geldi: “Teknolojiyi ne kadar iyi biliyorum?” kadar “İnsanları ne kadar iyi anlıyorum?” diye de soruyor musun?

Çünkü geleceğin liderleri sadece sistemleri değil, duyguları da yönetecek.

Yapay zekâ çağında “duygusal zekâ” bir lüks değil, bir zorunluluk. Kodlar işlerimizi hızlandırır ama kalpler onları anlamlı kılar. Ve unutma: dijital dönüşüm ne kadar ilerlerse ilerlesin, insani yönü güncel tutanlar asla geride kalmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İlhami Şahin Arşivi