İktidarın gölgesinde eğilen duruşlar

Bir zamanlar mücahitler vardı…

Dilleri Allah derdi, gönülleri adalet için çarpardı.

Sıradan evlerde oturur, sade hayatlar yaşarlardı.

Lafları din, hedefleri dava, kıyafetleri tevazu kokardı.

Sakal bir duruştu, şalvar yelek bir samimiyetti.

Hak dediğin, servetten ve makamdan daima üstündü.

Bugün?

Demokrasi çatısına sığınıp iktidarın nimetleriyle semiren bir topluluk hâline geldiler.

Bir zamanların akıncı-mücahit gençleri, bugün ak saçlı milyonerler olarak karşımızda.

Kimileri makam uğruna, kimileri servet hırsına yenildi.

Eski mahalleler gitti; yerini lüks villalar, rezidanslar aldı.

Şalvar yeleklerin yerini kravatlı marka takım elbiseler, son model arabalar, marka takıntılı bir yaşam aldı.

Hanımlar da değişti; çarşafların yerini moda markalı başörtüler, sade yaşamın yerini gösterişli hayatlar aldı.

Bir zamanlar “Allah için” denilen şeylerin yerini bugün “menfaat için” olanlar doldurdu.

Oysa Kuran’da çizilen Müslüman profili, makam karşısında boyun eğmeyen; servet karşısında imanı satmayan insandır.

Bu yol kolay değildir.

Yoksulluğa sabır, yalnızlığa razı oluş, çileye tahammül ister.

Kişinin Allah’la rabıtasını güçlü tutması, ahireti görür gibi yaşaması gerekir.

Bugünün dünyasında zor, ama hâlâ mümkündür.

İnandığı gibi yaşamaya azmeden herkes bu çizgide durabilir.

Ancak biz, din ticaretinin hiç olmadığı kadar kazançlı olduğu bir dönemdeyiz.

Camilerde Kur’an makamla ticarete dönmüş, hac ve umre bir ibadet değil “marka turu” hâline gelmiş.

Şeytanı taşlayanların, şeytanla aynı menzile yürüdüğü günlerden geçiyoruz.

İktidarın gücü, içindeki arzular daha da parladı.

Oysa hakikat aynıydı: İman, makamla imtihan edilir.

Takva, parayla sınanır.

Samimiyet, menfaatle tartılır.

Ve çokları bu imtihanı kaybetti…

Bu hengâmede hakka tabi olan, bedel ödemeyi göze alan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Çoğunluk, rüzgâr nereden eserse oraya savruluyor.

Dini siyasetçilere, patronlara, iş insanlarına göre yorumlayıp ceplerini dolduruyorlar.

Oğulları-kızları ihalelerle servet kazanırken, haksızlık karşısında dillerini yutuyorlar.

Çünkü bilirler: Hakkı söyledikleri an, dünyevi imkânları uçup gidecek.

Ve acı gerçek şu ki, onlar ahiretin sonsuz kazancını değil; dünyanın geçici pırıltısını tercih ettiler.

Bir zamanların mücahitleri…

Bugünün nimete düşkünleri…

Soru şu: Hakikat mi değişti, yoksa onlar mı hakikatten uzaklaştı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi