Eylül, vedaların ayı derler

Ekim ayının ilk haftasındayız…

Eylül, doğanın vedasıdır.

Ama aynı zamanda içsel bir uyanıştır.

Sararan yapraklar gibi biz de fazlalıklarımızdan arınırız.

Yağmur toprağı yıkarken, kalbimizi de temizler.

Mevsimlerde insan ömrü gibi doğar yaşar ve solar.

Bir yıl bitmek üzere...

İlkbahar geldi; dağlarda, bahçelerde çiçekler açtı.

Tabiata börtü, böcek, kurt, kuş neşe saçtı.

Yaz geldi; bağlar, bahçeler ürün verdi.

Çiftçi emeğinin karşılığını aldı, insanlar doyasıya yazı yaşadı.

Sonra güz geldi…

Hüzünle birlikte bağlar, bahçeler yeniden renk değiştirdi.

Yeşeren fidanlar soldu, yapraklar gazel oldu.

Üzümler kaynadı, fasulye, patlıcan, biber kurutuldu.

Bulgurlar kaynatıldı, domatesler salça oldu.

Biber, patlıcan, salatalık ve acur turşuları kuruldu.

Güz mevsiminin bir ayı geride kaldı artık.

Havalar serinledi, yağmurlar kendini göstermeye başladı.

Kışlık hazırlıklar hızlandı.

Kış mevsimi kolay geçmez.

Hele ki dar gelirli fakir için…

Masrafın adı, çilenin mevsimi derler kışa.

Ankara’da Eylül, vedasını yağmurla yapıyor.

Gökyüzü gri, sokaklar ıslak.

Rüzgâr hafifçe geçmişi fısıldıyor.

Bugün başkentin sokakları sakin ve serin…

Ceketler dolaplardan çıktı artık.

Gökyüzü melankoliye çalıyor, Sokaklar ıslak, Rüzgâr yüzümü okşuyor usulca.

Yağmur damlaları toprağa vurdukça içimde bir kıpırtı beliriyor.

Her damla, geçmişten bir hatıra taşıyor sanki: Dostlarla paylaşılan bir kahkaha, Bir vedanın burukluğu, Bir buluşmanın heyecanı...

Bu sabah, şehrin sessizliğinde işe giderken yürürken düşündüm: Gönül dostlarına selam vermek gerek.

Çünkü selam sadece bir kelime değildir; Bir hatırlayıştır, Bir bağ kurma biçimi…

Hele ki böyle bir güz gününde, yağmurların beklendiği bir havada...

Yağmurla ıslanmış sokaklar gibi, Kalbimizde iz bırakan dostluklar var.

Her biri ayrı bir mevsim, Ayrı bir hikâye...

Eylül, vedaların ayı derler.

Ama ben bu vedayı bir başlangıca çevirmek istiyorum.

Gönül dostlarına bir selamla…

Belki bir mesajla, Belki bir telefonla, Belki de bu yazıyla...

Çünkü insan hatırlandıkça yaşar.

Ve dostluk, hatırlandıkça derinleşir.

Bugün, başkent ’in serin sabahından size bir selam gönderiyorum.

Belki uzaklardasınız, Belki yanı başımda…

Ama biliniz ki bu selam, kalpten kalbe uzanan bir köprüdür.

Yağmurun sesiyle, Eylül’ün hüznüyle, Dostluğun sıcaklığıyla...

Selam olsun Başkent’teki ve dışarıdaki gönül dostlarına...

Selam olsun bu serin Ekim Ankara sabahına...

“Yağmurun altında yürüyenlere, Sessizce bekleyenlere,

Gönülden gönülle selam edenlere…

Selam olsun.”

Selam olsun hatırlayanlara, hatırlanmak isteyenlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi