Abdullatif Acar
Manevi arınma iklimi Recep Ayı
Akıp giden zamanın içinde sürüklenen insanoğlu için her geçen gün, ömür sermayesinden bir parça daha eksilmektedir. Zamanın ruhunu anlayan, onun kıymetine vakıf olan akıl sahibi müminler ise bu sermayeyi en faydalı ve en verimli şekilde kullanmanın telaşı içinde olurlar.
Özellikle çok verimli ve bereketli olan; büyük kazançlar vadeden, arınma ve kendine gelme imkânı sunan, muhasebe yapıp hayatımızı yeniden şekillendirme fırsatı tanıyan üç ayların ilki olan Recep ayına girmiş bulunuyoruz.
Recep ayı, haram aylardan ilkidir. Cahiliye döneminden bu yana hürmet ve saygı duyula gelen müstesna bir aydır. On bir ayın sultanı Ramazan’ın müjdecisi; insanın ruhî terakki yolculuğunun başlangıcıdır. Feyzin ve bereketin oluk oluk aktığı, arınmanın başladığı, niyetlerin yenilendiği, ihlâs ve samimiyetin gözden geçirildiği bir zaman dilimidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s), Recep ayı girdiğinde şöyle dua etmiştir: “Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek eyle, bizi Ramazan’a kavuştur”(Taberânî)
Zünnun-i Mısri demiştir ki:“Recep tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan ise hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer.”
Evet, insan ektiğini biçer; niyeti ve gayreti kadar kazanır, kıymet bildiği kadar kıymet görür.
Ramazan bir mektepse, Recep ve Şaban ayları bu mektebin hazırlık sınıfıdır. Kadir Gecesiyle kullukta zirvenin yaşandığı, bayramla şahadetnamenin alındığı, sonunda da cennet mükâfatının hedeflendiği yüksek bir tahsile hazırlık dönemidir.
“Recep ayı tövbe ayıdır.” Arınma ve temizlenme ayıdır. On bir ayın sultanına kavuşabilmek için ruhumuzu bu ayda temizler, kalbimizi durulturuz. Peygamber Efendimiz buyurur ki: “Recep Allah’ın ayıdır, Şaban benim ayımdır, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ)
Recep ayının ilk cuma gecesine denk gelen Regaip Kandili, bu manevî yolculuk için adeta “vira bismillah” denilerek startın verildiği gecedir. Rağbeti çoktur; çünkü mağfiret vardır. Bu gecede eller ve gönüller ihlâsla açıldığında, isteyene ikram edileceği müjdelenmiştir. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) buyurmuştur ki: “Beş gece vardır ki, o gecelerde yapılan dua geri çevrilmez: Recep ayının ilk, Şaban ayının onbeşinci, Cum’a, Ramazan ve Kurban bayramı geceleridir.” (Abdurrezzak, el-Musannef)
Üç aylar; karanlıkları aydınlatan kandiller gibi ruhumuzu aydınlatan bir nur geçididir. Regaip’ten sonra Recep’in 27. gecesi Miraç, Şaban’ın 15. gecesi Berat, Ramazan’ın 27. gecesi ise bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi gelir.
İnsan ömrü kısadır. Bugün elimizde olan imkânlar yarın elimizden alınabilir. Ölüm gelmeden önce ölmek; yani hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmek gerekir.
“İki günü eşit olan ziyandadır” nebevî uyarısı kulaklarımıza küpe olmalıdır.
Bu hakikati anlatan ibretli bir menkıbe vardır:
Bağdat’ta bir adam dağlardan buz getirir, çarşı pazar dolaşıp satarak geçimini sağlarmış. Kavurucu bir günde güneşin buzları eritmeye başladığını görünce, sermayesinin yok olduğunu fark eder ve bağırır: “Sermayesi eriyen bu adama yardım edin! Buzlarımı satın alın!”
Evet, insanın zaman sermayesi, güneş karşısında eriyen buz gibidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurur: “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini bilmez: Sağlık ve boş zaman.”
Zaman sermayedir, insan ise bu sermayenin müteşebbisidir. Sağlıklı olmak kadar sağlıklı düşünmek de gerekir. Haz ve hızın zirve yaptığı, nefsin ve şeytanın telkinlerinin arttığı çağımızda daha dikkatli, daha bilinçli yaşamak zorundayız.
Üç aylar; durup nefes alma, özümüze kulak verme, kendimize gelme aralığıdır. Zaman içinde zaman saklayan bu müstesna mevsimi dolu dolu yaşamak, feyzinden ve bereketinden istifade etmek ümidi ve duasıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.