"Nerde bütün Türkeli?
Taşkent, Buhara nerde?
Müslüman-Türk ülkesi büyük mâvera nerde?
Asya’yı, Avrupa’yı titreten nârâ nerde?
Vatan parçalanınca yüzümüz gülmez elbet... "
Henüz 18 yaşındayken Nihal Atsız’ın çıkardığı Orhun dergisinde bu mısraları yazan Seyyid Ahmet Arvasi; Aras, Yeni Düşünce, Yeni İstanbul, Devlet, Ülkü-Bir, Genç Arkadaş, Hasret, Her Gün, Nizam-ı Alem gibi birçok dergi ve gazetede Türk-İslam Ülküsüne dair yazıları yazdı ve Türk İslam Ülküsüne gönül vermiş bir neslin yetişmesine öncülük etti. “Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” hadisi Arvasi hocanın şahsında tecelli etti ve Arvasi hoca daktilosu başında ruhunu teslim etti.
Aslen Arap soylu bir seyitti ama Türk İslam ülküsünün sosyolojik, ideolojik ve felsefi temellerini irdeleyecek kadar entelektüel, bu esaslardan taviz vermeyecek kadar inanmış bir dava adamıydı. Arvasi hocanın hayatı; Türk gençliğine Türk İslam ülküsünü aşılamayı hedef edinmiş yerine göre bir sosyolog bir eğitimci bir filozof ya da bir mütefekkir gibi davranan inanmış bir adamın, ülküsü uğruna türlü cefalar çekmiş bir ülkücünün hayatıdır.
Etnik bölücülük heveslerinin yeni yeni filizlendiği sıralarda yazdığı Doğu Anadolu Gerçeği isimli kitabında önemli tespitlerde bulunmuş, kendisi de o bölgede doğup büyümesi hasebiyle Türkiye’nin başına bela olacak olan iddiaların tohumlarının nasıl ekildiğini açık bir şekilde tahlil edebilmiştir.
Türk İslam ülküsünü kitaplaştıran ve bu ülküye yürekten bağlı olan Arvasi hocamız 1980 Darbesi sonrasında darbeci cunta tarafından bir süre Mamak Cezaevi’ne atılmış daha sonra da 31 Aralık 1988 yılında ebediyete irtihal etmiştir. Vefatının seneyi devriyesinde büyük dava adamı Seyyid Ahmet Arvasi’yi rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.