Siyasetin gündeminde bir süredir “farklı” bir süreç var. Teröristbaşı Abdullah Öcalan’a giden heyetler, Öcalan’ın gönderdiği mesajlar ve hükümetten gelen açıklamalar bunların hepsi bir anda ve çok hızlı işleyen bir sürecin varlığını gösteriyor ancak her iki taraf da bir sürecin varlığını resmen ilan etmiyor.
Bu adı konmamış ancak gözle görülebilen sürece bir süredir hazırlanmış bir kamuoyu var. Yerel seçimler öncesinde başlayan ve seçimlerden sonra daha da gür şekilde çeşitli operasyon elemanlarıyla gündeme sokulmaya çalışıldı ve başarılı da olundu. Milletin gerçek gündeminden kademeli olarak kopmaya başlayan ve Türk milletinden gittikçe daha da uzaklaşan siyaset, bu gündemle birlikte gerçek gündemden tamamen uzaklaşmış olmakla birlikte insanları da hissizleştirdi. Bu sürecin sonuçları ne olacak henüz bilmiyoruz ama ilk ve belki de en önemli sonucu reflekslerini kaybetmiş ve siyaset kurumuyla arasına artık aşılması zor bir mesafe koymuş bir millet oldu. Buna sebep olanlara hayırlı(!) olsun…
Milletin sorunları ne mi? Pahalılık, maaşlarla neredeyse eşitlenen kira fiyatları, büyük şehirlerde kümelenmeye başlayan çeşitli çeteler ve bunların eliyle gittikçe yaygınlaşan uyuşturucu, mültecilerin Türk topraklarını sessiz işgali… Siyaset ise saçlarını taramakla meşgul.
Bu süreci eleştirenlere barışın ne kadar güzel bir şey olduğunu anlatıyorlar. Barış ortamı elbette değerli ve kıymetli bir şeydir ama hangi barış? Her barış iyi olmadığı gibi her savaş da kötü değildir. Sevr bir barış anlaşması olmasına rağmen memleket için kötü, Milli Mücadele ise birçok farklı cephede birçok savaş yaşanmasına rağmen memleket için hayırlı bir iştir.
Terörle mücadelede en iyi dönemler yaşanıyorken teröristbaşıyla görüşmenin önünün açılmasının sebebinin ne? Yeni anayasa mı? Batı’ya şirin gözükmek mi? Bilmiyorum ama hiçbir menfaat evlatlarımızın kanını içen bu hainlerle en ufak bir teması bile meşru hale getirmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.