
Zafer Çam
Dilenmek
Bir utanç tablosu mu, toplumsal gerçek mi? Bizim toplumumuzda Cuma günü ibadete gelen yardım talebinde bulunulur.
Caminin görevlisi camiye, diyanete yâda farklı kuran kursları adıyla yardım talepleri bulunur.
Cami görevlilerinin dışında Cuma namazının ardından cami avlusunda, kapı girişlerinde onlarca kişinin ellerini açmış...
Kimisi yaşlı, kimisi engelli, kimisi daha parasını bilmeyen çocuklar ve çocuklu kadınlar... Hepsi bizden bir şeyler istiyor.
Ve biz, her hafta “Allah adaleti, iyi, yakınlara yardım etmeyi emreder; kötülüğü, hayasızlığı ve azgınlığı yasaklar” ayetini dinleyip dağıtıyoruz. Ama hiçbir şey değişmiyor.
Mescitlerin onarımı diyanetin işlemleri arasında değil mi?
Eğer o dilenenler gerçekten dayanıklıysa, bu durumda biz gerçek dindarlardır.
Çünkü Kur'an'ın emrini işitip gereğini yapmıyoruz. Yardım etmiyoruz, sahip çıkmıyoruz.
Yok, eğer bu kişiler bir şebekeye aitse ve dilenmeyi meslek haline getirmişlerse, bu durumda da yine suçluyuz.
Çünkü toplumdaki kötülüğe göz yumuyoruz, yorumlamıyoruz, “münkire karşı ses çıkarmıyoruz.
Bir yanda denetimli sosyal yardım ağları var: Aile Bakanlığı, vakıflar, belediyeler, sosyal hizmetler…
Diğer yanda bireysel sivil toplum kuruluşu, dernek, vakıf. Peki, bu sistemler ne işe başlıyor?
Eğer her cuma cami önlerinde insanlar dileniyorsa, burada ciddi bir aksama, bir dikkat etmeme var demektir.
Aslında sorun tek boyutlu değil. Toplumda bir grup, yardımın kolayına gelen yolla, yani “dileyerek” almayı tercih ediyor.
Evet, bu açıkça “dilenmeyi meslek haline getirmektir. Öte yandan biz de sorgulamıyoruz.
“Gerçekten ateşli mi, yoksa bizi mi kullanıyorsun?” diye konuştunuz. Vicdanımıza attığımız sadakalarla günü kurtarıyoruz ama sorun değil.
Daha acısı, bu duruma alışkın. Cami birimi ve çıkışında biri para istiyorsa, “bu zaten hep burada oluyor” diyerek geçebiliyoruz.
Her Cuma aynı manzarayı paylaşıp geçiyoruz. Hiçbir camiden biri rahatsız oluyor, ne görevli uyarıyor, ne de düzenli duruma müdahale ediyor.
Oysa bu tablo sadece bireysel değil, toplumsal bir ayıptır. Camilere yapılabilecek en büyük saygısızlık, onları birer “dilenme merkezi”ne dönüştürüp ya da buna sessiz kalmaktır.
Cami; Yardımlaşmanın, dayanışmanın, kardeşliğin yeri olmalıdır. Gerçek ihtiyaç sahiplerine orada el uzatılmalı, bir daha el açmalarına gerek kalmamalıdır.
Dilenmeye, mesleki hallere dönüşenlere ise hukuki ve sosyal olarak durulmalıdır. Bu küçültmeyi veren konuya artık duyarlı kalamayız.
Sadece bireysel değil, kurumsal, toplumsal ve hatta dinî bir sorumlulukla hareket felsefesi.
Çünkü ya biz Müslümanlar Allah'ın emrini duymuyoruz, ya da duyup da gereğini yapmıyoruz.
Onun iki ihtimali de, bizim “din anlayışımızda” ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor.
Şimdi şu soruyu incelemenin tam zamanıdır "Neden dilencisi en çok bizde?"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.