Eylül'e Gelmişken...

12 Eylül yaklaşıyor yine. Neye yanacağımızı, neye üzüleceğimizi şaşıyoruz; 12 Eylül hafızalarımızda canlanınca… Bu ülkenin en gürbüz evlatlarının birer birer katledilişine mi, milletimizin kaybettiği geleceğine mi, ülkemizin giden günlerine mi?

12 Eylül belki Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketlerinden biri... 12 Eylül’e giden süreç, Türkiye’nin kan gölüne çevrilişi, ardına gelen darbe ve darbecilerin kendilerini kurtarıcı olarak lanse etmesi. Fareyi kediye âşık etmek gibi işte… Daha sonra hücreler, işkenceler, idamlar… Ardında yıkık, dökük bir Türkiye tablosu, geleceği çalınmış bir memleket ve hayalleri söndürülmüş bir nesil…

O günleri yaşayan kime sorarsanız sorun aslında o günlerde kavga ettikleri, birbirlerinin kanını akıttıkları mevzuların daha itidalli çözüme kavuşturulabileceğini anlatacaktır bugün size. Ancak zaten bu mesele o dönemin gençliğinin meselesi değildir. Mesele Türk gençliğinin bilinçli çatışma ortamları oluşturularak kavga ettirilmesidir. İhtilal öncesi dönemde üç maymunu oynayan yetkililerin, gençleri fikri tartışma zemininden, silahlı çatışma zeminine sürüklemesidir, asıl mesele.

Neresinden bakarsanız bakın 12 Eylül, içimizde ki emperyalist sevicilerin, Amerika’nın “bizim çocuklarının”, bu ülkeye, bu ülkenin evlatlarına yaptığı en büyük operasyondur. Daha hala içimizde onların “bizim çocukları” olmaya hevesli bazı gruplar var. Kendini milletten, devletten her şeyden üstün görenler… En son 15 Temmuz 2016’da bizzat tüm ülke olarak gördük bunları. Bazen adları FETÖ’ydü din kisvesine büründüler, bazen adları John’du Mehmet kisvesine büründüler, ama onlar ne bu milletten ne de bu ümmettendiler…

Milletimiz neredeyse her on yılda bir kendi öz malı olan silahları yine kendisine çeviren hainlerle karşılaştı… Ama 15 Temmuz’da milletçe atılan tokadın yankısı okyanus ötesinden duyuldu. Milletimiz kendine kefen biçenlerin, bu memlekette kefene bile sarılmaya layık olmadığını tüm dünyaya gösterdi.

Darbeler mahiyeti ne olursa olsun, kim, kime yaparsa yapsın sonuçları itibarıyla bu ülkenin 50-60 senesine mal oluyor. Artık milletimizin dışarıdan desteklenerek bu memlekete balans ayarı yapacak hiçbir güce prim vermeyeceğine inancım tam. Farklılıkları bu memleketin zenginliği sayarak, “ay yıldızlı al bayrak” altında beraberce yaşamayı şeref bilen herkesi kucaklayarak memleketimize daha aydınlık bir gelecek sağlayabiliriz.

Buradan bir kere daha darbelerle yitirdiğimiz bu memlekete sevdalı tüm insanlarımızı rahmetle anıyorum, darbeleri, darbecileri, darbe sevicileri de lanetliyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alperen Aydın Arşivi