İçi neden kirli dersiniz?

Günümüz insanı hep dışı ile meşgul olmakta. Sürekli dışını süslüyor, değiştiriyor.

Kimisi takım elbise giyerek, siyasi bürokrat veya önemli bir adam olduğu imajını vermeye çalışıyor.

Kimileri ise giydiği cübbe, şalvar ve sarıkla, din adamı olduğunu, takvalı biri olduğunu insanlara göstermeye çalışıyor.

Günümüz insanı, içi kirli bir sürahiye benziyor. Dış görünümü çok temiz olsa da, içindeki kiri saklıyor.

Dışı bir başka, içi bir başka görünüyor. İçi kirli dışı temiz görüntüler meydanları süslüyor.

İnsanların giydiği elbise, içini yansıtmıyor; içindeki kiri, giydiği elbiseyle örtüyor.

Ne kadar hamama giderse gitsin, hamam sadece yüzündeki kiri yıkar. Peki ya içerisinde taşıdığı kiri nasıl yıkayacak?

Arınmak için ne kadar abdest alırsa alsın, içindeki kirlilik aynı kalır. Arınmak, abdestle değil, Kuran’ın hükmüyle, yani teslimiyetin imanıyla olur.

Hatta bu yaptıklarına rağmen, bırakın içinin temizlenmesi, kirliliği artan bile var.

Benim burada anlatmak istediğim şey başka. İnanmak, inançlı olmak güzel bir şey…

Kişi, inancı gereği yaşamakla zorunludur. İman etmenin adı teslimiyettir.

Dininin gereklerini hayatına tatbik ederek yaşar. İslam dinine mensup olanlar, Kur’an-ı Kerim’e göre hayatlarını tanzim ederler.

Kendi hayatlarına, yaşantılarına göre Kur’an’ı uygulayamazlar.

Kur’an’ın emrine, Hz. Muhammed’in (s.a.v) yaşantısını hayatlarına uygularlar.

Kim ben hayatıma, ticaretime siyasetime, yaşantıma Kuran’ı koymam diyorsa, ne kadar abdest alırsa alsın arınmaz.

Allah, kullarına neleri emrettiğini, kullarından neler istediğini elçisi vasıtasıyla öğretmiştir.

Ben Müslümanım diyenler, Kur’an’ın hükümlerine uymak zorundadır.

Bugün, işin kolaycılığına kaçarak cami, namaz, hac, umre, oruç, abdest gibi ibadetlere sıkıştırılmış bir Müslümanlık var.

Birilerinden duyduklarıyla amel eden o kadar çok insan var ki…

Sorarsınız: "Neden Allah’ın emri, Kur’an’a göre yaşamıyorsunuz?" diye. Cevap büyük çoğunlukla aynıdır: "Efendim ben anlayamam ki."

"İyi de kardeşim, Yüce Yaratan kullarının anlayamayacağı kitabı neden gönderdi o zaman?" diye sormak istersiniz.

Yüce Yaratan, okuma yazma bilen her kulunun anlayabileceği bir dille göndermiştir Kur’an’ı.

Ancak gelenekselliğe hapsolan insanımız, bazı hocaların, din sömürücülerinin eline düşerek, onlardan dinledikleri kadar dini anlayabilmiştir.

Yani onlar nasıl anladıysa, nasıl istediyse, daha doğrusu nasıl çıkarlarına geldiyse, öyle anlatmışlardır.

Geleneklerin içine hapsolan insan, hep dışına bakmış, içine hiç dokunmamıştır.

Allah’a teslim olup, Kur’an’ın hükümlerine uyanların, içi ve dışı pak olan, müminlere müjdeler olsun.

İlmi ile amel eden, malının fazlasını infak edip, sözünün fazlasını tutan Müslümanlara selam olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi