15 Temmuz'un 9. Yılında

15 Temmuz 2016'da yaşanan FETÖ darbe girişiminin üzerinden tam 9 yıl geçti.

Yıllar nasıl da hızlı geçiyor… Demokrasi için ölenlere şehit dendi. Cemaatçiler hain ilan edildi.

Amerikancı, çakma bir direniş olan FETÖ'nün geldiği noktayı büyütmek için insanın ister istemez şu soru geliyor: Bu kadar güçlenmesine nasıl izin verildi?

Yıllarca “hizmet hareketi” adı altında örgütlenen FETÖ, devlete sızarken uzun süre sessizlikle karşılandı.

Feto cemaatinin arkasında hangi güçler vardı. Bir zamanlar FETÖ, bölgelerde örgütlenirken kimse ses çıkarmıyordu. Siyasetçiler memnundu, destek veriyordu.

"Hocam hocam" diye sonuç koşanlar, eli öpenler, duasını almak için kapısında bekleyenler vardı.

O dönemlerde neredeyse kapısına giden siyasetçi yok. Amerikancı FETÖ, yapılan durumu en tepe noktalarına kadar tırmanıyordu.

Kimseyi üzmüyor, herkese eşit mesafede duruyor gibi görünüyor. Şehirlerde büyük organizasyonlar düzenliyor, siyasileri, iş insanlarını bir araya getirip “ortak akıl” adı altında etkinlikler gerçekleştiriyor.

Yurtlarında gariban çocukları avlanıyor, özellikle zeki kişiler kendi potasında eritiliyordu.

Daha sonra bunların kilit noktalarına yerleştiriliyordu. Bürokrasiyi, yargıyı, emniyeti, askeriyeyi adım adım ele alabiliyorsunuz.

Tüm bunları görmezden gelen bir yapı vardı. Sonra bir gün düdüğe bastılar... Ve Amerikancı FETÖ Cemaati meydanlarına indi.

İslamcı görüntüyü korumaktan saklanmış direniş, birlikten ayrılmaya girişti. Cemaat mensuplarını sevgiyle, makamla, parayla kandırmış; şimdi hepsini kendi hedefi uğruna kurban ediyordu.

Sessizliğin, hoşgörünün, makam ve sevgiyle örülmüş sürecin sonuna gelindi. 15 Temmuz gecesi, Türkiye'nin karanlık gecelerinden biri olarak kayıtlara geçti.

Sadece darbeciler değil, binlerce masum insan da bu girişimden zarar gördü.

Güçlü olanlar yurtlarından, hocalarının yanından kaçtılar. Geri kalanlar ise işlerinden, eşlerinden, aşlarından, hatta hayatlarından oldu.

Ben o geceyi çok iyi yaşıyorum. Sıcak bir yaz akşamıydı. Sporculardan sonra birkaç arkadaşımla birlikte Terme Caddesi'nden geçiyorduk.

Bir kafeterya insanların önünde toplanmıştı. 'Darbe oluyormuş' dedikoduları dolaşıyordu. İlk başta inanmak zordu. “Darbe olmuş” cümlesi ağızdan ağıza dolaşıyordu. Biz darbe çocuklarıyız.

Daha iki önce askeri darbeye uğradı. Ama bu girişim ilk anda bana çok da mantıklı gelmemişti. Ama bu, bambaşkaydı.

Bu kez darbenin liderliğinde, uzun yıllar boyunca standart, Amerika'dan talimat alan bir direniş vardı.

Eve gelince televizyonlarda Boğaz Köprüsü üzerinde tanklar, Ankara semalarında uçan jetler, bombalanan binalar…

Resmen canlı canlı darbeyi izliyorduk. Askerlerin sıcaklığı ateşleniyordu. Şaka sandık. İnanamadık. TRT ekranlarında bir smaçör, eline tutuşturulan bildiriyi okumaya başlandı.

Gecenin ilerleyen saatleri ne olup bittiğini daha net anladık: Baş aktör Amerikan FETÖ cemaatinin darbe girişimiyle karşı karşıyaydı. Evet, hala bu darbe girişimine “Tiyatro” diyenler var.

Amerikancı FETÖ'nün, devletin neredeyse her organa sızmış olması ve sonunda böyle bir kalkışmaya yeltenmesi, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir gerçek.

Bu yapı devleti adım adım ele geçirilmişti. Ve bu ülkenin kendi emellerine göre şekillendirilmesi isteniyordu.

Cevapsız sorular, eksik dosyalar, suskun tanıklar mevcut. Hâlâ tam tüm kelimelerle cevaplanabilmiş değil. Bugün bile bazı gerçeklerin gizemini koruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi