
Adem Öztürk
Devlet Memurları sistemi freni patladı: Kamu düzeninde ücret adaletsizliği alarmı
Sistemin Alarm Zili Çalıyor
Türkiye’de kamu yönetimi sistemi artık kaldıramadığı bir yükün altında eziliyor. Bir tarafta sabahın ilk ışıklarıyla sınıfına giren öğretmen, nöbetinde can kurtaran hemşire, adalet dağıtan hâkim; diğer tarafta yıllardır işe uğramadan maaş alan “bankamatik memurları.”
Kamu hizmeti bir onur mesleği olmaktan çıkıp maaş kalemleri yarışına dönüştü. Artık kimse “ne kadar katkı sağlıyorsun?” diye sormuyor; herkes “senin maaş kaç lira?” diye soruyor.
Devasa Bir Kamu Ordusu
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre 2025 yılı itibarıyla Türkiye’de kamu çalışanı sayısı 5 milyon 289 bin 449.
Bu sayı, 2007’deki 2 milyon 68 bin personelden tam yüzde 155 artış anlamına geliyor.
Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 6’sı kamu çalışanı konumunda. 85 milyonluk bir ülkede bu kadar geniş bir kamu ağı, hizmet kalitesi yerine “bürokratik hantallık” doğuruyor.
Adaletsiz Maaş Tablosu
Bugün kamu kurumlarında ciddi bir gelir uçurumu oluşmuş durumda:
- Aynı kurumda, aynı işi yapan iki çalışandan biri işçi statüsünde diğeriyse memur; aralarında %40’a varan maaş farkı olabiliyor.
- Bazı kurumlarda hizmetli personel, performans primi ve sendikal kazanımlarla müdüründen fazla maaş alabiliyor.Profesörlerin maaşlerı akademik çalışma yapma yerine ancak geçimlerini sağlamaya yetecek durumda, Astından düşük maaş alan müdürlerin hali çalışma barışı bozulmuş durumda,
- 3600 ek gösterge uygulaması ise beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Başlangıçta bir statü ve emek göstergesi olması gereken sistem, neredeyse “genel af” gibi herkesi kapsayınca değerini yitirdi.
Sonuç: Liyakat değil, statü kazandırıyor. Emek değil, mevzuat belirliyor. Bu durum çalışma barışını zedeliyor, kamuda motivasyonu yok ediyor.
Bankamatik Gerçeği
Kamu kurumlarında “havuz kadrosu”, “müşavirlik”, “geçici görevlendirme” gibi unvanlar altında binlerce personel yıllardır aktif görev yapmadan maaş alıyor.
Bazı belediyelerde ve kamu iktisadi teşekküllerinde (KİT’lerde) bu durum o kadar yaygın ki, “işe gelmeden maaş almak” bir iddia değil, artık bilinen bir gerçek haline geldi.
Bu durum sadece bütçe yükü değil, çalışanlar arasında adalet duygusunu da ortadan kaldırıyor.
Sorunun Temeli: Liyakat Yerine Sadakat
Kamuda işe giriş, görevde yükselme, ödül-ceza dengesi; hemen her alanda “liyakat” kavramı ikinci planda kalıyor.
Eğitim, emek, risk, sorumluluk ve verimlilik yerine “bağlantı” ve “mevzuat kurnazlığı” ön planda.
Bu da kamunun verimliliğini düşürüyor, vatandaşın gözünde devleti yıpratıyor.
Bir memur, “Ben çalışıyorum ama aynı maaşı almayan onlar kadar saygı görmüyorum,” diyorsa; o ülkede sistemde bir şeyler ciddi şekilde yanlış gidiyor demektir.
3600 Ek Gösterge: Çözüm mü, Yeni Bir Dengesizlik mi?
3600 ek gösterge uygulamasıyla amaçlanan; öğretmen, hemşire, polis ve din görevlisi gibi temel meslek gruplarının özlük haklarını iyileştirmekti.
Ancak uygulamanın genelleştirilmesiyle birlikte sistemde “herkese eşit ama kimseye adil olmayan” bir yapı oluştu.
Bir tarafta emeklilikte beklenen farkı göremeyen memur, diğer tarafta bütçe yükünden yakınan maliye…
Sonuç: Çalışma barışı bozuldu, mali denge sarsıldı.
Ne Yapmalı?
Kamu sisteminin yeniden rayına oturması için yapısal bir reform kaçınılmaz.
İşte çözüm önerileri:
1. Görev-Risk-Maaş Dengesini Yeniden Kurmak
Her meslek grubunun iş yükü, risk düzeyi, eğitim süresi ve toplumsal katkısı dikkate alınarak ücret sistemi yeniden tanımlanmalı.
2. Liyakat Odaklı Kadro Sistemi
Atama ve yükseltmelerde yalnızca kıdem değil, performans ve verimlilik esas alınmalı.
Kamu yönetimi “kadro hakkı” değil “kamu hizmeti görevi” bilinciyle yürütülmeli.
3. Bankamatik Denetim Mekanizması
İşe gitmeden maaş alan personelin tespiti için merkezi denetim sistemi kurulmalı.
Fiilen görev yapmayan personelin maaşı dondurulmalı.
4. 3600 Ek Göstergede Yeniden Sınıflandırma
Uygulama meslek bazlı hale getirilmeli; risk, sorumluluk ve hizmet alanına göre kademeli olmalı.
Bu sayede hem mali sürdürülebilirlik sağlanır hem de adalet duygusu pekişir.
5. Şeffaf Ücret Tablosu ve Dijital Denetim
Kamu maaşları şeffaf hale getirilmeli, yapay zekâ destekli dijital sistemlerle denetlenmeli.
Bu, hem israfı önler hem de kamu güvenini artırır.
Mutlu Çalışan, Güçlü Devlet
Kamu sisteminde maaş adaletsizliği sadece bir ekonomik sorun değil; aynı zamanda ahlaki ve kurumsal bir krizdir.
Eğer devletin temeli adaletse, kamunun temeli de adil ücret olmalıdır.
Yapay zekâ, dijital denetim, performans ölçümü gibi modern araçlar artık bu sorunları çözmek için yeterli güce sahip.
Önemli olan, istemek ve başlatmak.
Genel Bütçenin yaklaşık yüzde yetmişinin personel gideri olduğu kamu maaş sisteminde adalet ve şeffaflığı sağlama enflasyonla mucadele, emek ve üretim tarafında da katkı sağlayacaktır.
Unutulmamalıdır ki:
Mutlu çalışan, mutlu halktır. Ve mutlu halk, güçlü bir devletin teminatıdır.
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.