İzmir’de dalgalanan al bayrak

9 Eylül sabahı

5. Süvari Kolordusuna bağlı Türk süvarilerinin

girdikleri İzmir’in semtlerinde

sembol binaların üzerine

Türk bayrakları çekilmeye başlandı.

8 Eylül akşamı…

İzmir’de bulunan sözde Özerk Rum İonya Devletinin Başkanı İstiryadis, şehri Türklere teslim etmesi için İtilaf Devletleri konsoloslarıyla anlaşmıştı. Konsoloslar, şehrin Türklere teslimi için girişimlerde bulunmuştu. 8 Eylül’de Müttefik Devletler konsolosları adına Rodok, çektiği telgrafta İzmir’i Türk ordusuna teslim etmek için en yakın Türk kumandanı ile görüşmek bildirmiş, randevu verildiği takdirde temsilci göndereceklerini ifade etmişti.

Kutlu savaşçılar 8 Eylül akşamı iki yönden İzmir’in kapılarına dayanmıştı…

9 Eylül…

9 Eylül’de Türk süvarileri İzmir’e girmişti. 14. Süvari Tümeni, Menemen istikâmetinde ilerleyerek 9 Eylül sabahı şafakla beraber kısa bir çarpışmadan sonra Menemen Kasabasını, yakmasına fırsat vermeden kurtarmıştı.

9 Eylül sabahı saat 10.00’da birbiri peşi sıra önce Albay Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Tümeni ardından da Mirlivâ Mürsel (Bakü) Paşa komutasındaki 1. Süvari Tümeni İzmir’e girer ve küçük bir çarpışmadan sonra İzmir’i Yunan işgâlinden kurtarır.

2. Süvari Tümeni 4. Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin (İzmirli) Bey komutasındaki süvariler İzmir’e ilk giren kutlu askerler olmuştu. İzmir’i terk eden Yunan kuvvetlerinin önemli bir kısmı Urla ve Çeşme’ye çekilmiş, İzmir’den çekilirken de geride pek çok top, tüfek gibi askerî malzemeyi geride bırakmıştı. Ayrıca 50 civarında Yunan subayı, 1.000 civarında da Yunan askeri Türk birlikleri tarafından esir alınmıştı.

Başkumandan’a çekilen telgraf …

9 Eylül sabahı 2. Süvari Tümeninin hemen ardından İzmir’e giren kutlu savaşçılardan 2. Süvari Tümeni Kumandanı Albay Mümtaz Bey, şehrin kurtuluşunu Başkumandan’a çektiği telgrafla şöyle müjdelemişti:

“Muzaffer millî ordumuzun yılmaz süvarileri bizler, düşmanın İzmir önündeki son mukâvemetini kırarak 9 Eylül günü saat on buçukta şehre vâsıl olduk.

Halkın gözyaşları ile derin hürmetlerini iletmekle ile bahtiyarım.”

5. Süvari Kolordusu Komutanı Ferik (korgeneral) Fahrettin (Altay) Paşa da saat onda komutasındaki birliklerle İzmir’e girer. İzmir’in Yunan işgâlinden kurtarılması, Kurtuluş Savaşı tarihimizde çok önemli ve simgesel anlam taşıyan bir olaydı.

Şehre asılan Türk bayrakları…

9 Eylül sabahı 5. Süvari Kolordusuna bağlı Türk süvarilerinin girdikleri İzmir semtlerinde sembol binaların üzerine Türk bayrakları çekilmeye başlandı. Teğmen Besim (Kunter) Kadifekale’ye, Menemen üzerinden Karşıyaka’ya giren kuvvetler içinde bulunan Teğmen Zühtü (Işıl) Efendi, Üsteğmen Zekai (Kavur) Efendi ve milis kumandanı Bombacı Ali Çavuş Karşıyaka’daki belediye binası ve hükümet konağına, Üsteğmen Selahattin (Selışık) Efendi de Kordon’daki paket postânesine ay yıldızlı bayrağımızı asmıştı.

Konak Meydanı’na ilk varan birlikler arasında yer alan Üsteğmen Zeki (Doğan) Efendi, Üsteğmen Fikret (Yüzaklı) Efendi ve yedek zabit Abdurrahman (Özgen) Efendi de (Konak’taki) Sarıkışla’ya Türk bayrağını çekmişti. Ama simge yer Konak’taki Hükûmet Konağı olup burada sabah saatlerinde Yunan Bayrağı dalgalanmaktadır. Yunanlar kapıyı kilitleyip anahtarları da yanlarına kaçmışlar. Onbinlerce Müslüman, Konak Meydanı’nı doldurmuş Türk süvarilerini beklemektedir.

Bir süre önce (Konak’ta bir mahâlle olan) Halkapınar’da gerçekleşen çatışmalarda dört şehit veren Teğmen Ali Rıza (Akıncı) Efendinin takımı, Konak’ta büyük bir kalabalıkla karşılaşır. Kalabalık ondan Yunan bayrağının indirilip Türk göndere çekilmesini ister. Ama teğmenin üzerinde bayrak yoktur. Bayrak çekme görevi de Yüzbaşı Şerafettin Bey’e verilmiştir. Alay sancağını beline dolayan Yüzbaşı Şerafettin Bey biraz arkalarda olduğu için henüz Konak Meydanına gelememişti.

Halkın ısrarı üzerine Teğmen Ali Rıza Efendi, kalabalığa seslenerek bir bayrak verilmesini ister.
Bu sırada bir kadın, göğsüne sakladığı, kendi elleriyle diktiği küçük bir Türk bayrağını verir. Çünkü işgâl zamanında Yunan askerleri tüm evlere girerek Türk bayraklarını toplamış ve meydanlarda yakmıştır.

Türk ordusunun gelişi öncesi kadınlar, masa örtülerinden, kızlarının elbiselerinden, perdelerden söktükleri kırmızı kumaşlara beyaz patiskadan ay yıldızlar dikmiş bu bayraklar cami minârelerine, balkonlara ve cumbalara asılmıştır.

Teğmen Ali Rıza Efendi, kadının verdiği bayrağı alıp Hükûmet Konağının kapısını kırdırıp içeriye girer. Balkona çıkar ve bu sırada Yüzbaşı Şerafettin de yetişmiştir. Ancak balkondaki göndere asılan ilk bayrak Teğmen Ali Rıza Efendinin bir Türk kadınından aldığı küçük bayrak olmuştur. 3-4 dakika dalgalanan bu bayrak yerini, Yüzbaşı Şerafettin Bey, Teğmen Hamdi Efendi ve Teğmen Ali Rıza Efendi tarafından asılan ve ünlü fotoğraftaki büyük işlemeli Türk bayrağına bırakır.

Not: Büyük Taarruz’un sonraki aşamalarını farklı başlıklar altındaki makalelerimizle sonraki yazılarımızda anlatmaya devam edeceğiz.

© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

KAYNAK

Makale, İrfan Paksoy’un “Büyük Taarruz Destanı” (Alka Yayınevi, Trabzon 2023) isimli eserinden derlenmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İrfan Paksoy Arşivi