
Eyüp Kara
Dünya derbisiymiş…
Pazartesi akşamı Süper Lig’in kapanış maçında Türk futbolunun yüzyıllık çınarları Galatasaray ile Fenerbahçe ezeli rekabette karşı karşıya geldi. Heyecan, keyif, futbol adına tam bir hayal kırıklığı akşamıydı benim için.
Trendyol Süper Lig'in 25. haftasındaki derbide Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki zorlu doksan dakika başladığı gibi 0-0 sona erdi. Her iki takımda sahadan birer puanla ayrılırken Galatasaray hemen ardındaki Fenerbahçe ile arasındaki 6 puanlık farkı koruyarak şampiyonluk yolunda ciddi bir avantajı yakaladı desek yeridir.
Fakat futboldan çok iki takımın teknik direktörleri ve yöneticilerinin maç sonu açıklamaları geceye damga vurdu. Şöyle geç saatlere kadar izledim maçı ve açıklamaları gerçekten Türk futbolunun Pazartesi akşamı dibin dibini gördüğüne bir kez daha şahit oldum bunu samimiyetle söylüyorum.
Doksan dakika boyunca futbol adına kocaman bir hayal kırıklığıydı. Her iki takımın kör dövüşü şeklinde geçen mücadelesinden gol sesi çıkmayı bir kenara bırakın ne ciddi bir tehlikeli atak ne de bir organize bir atağını göremedik. Ama sorarsan “dünya derbisi”… Sevmişim sizin derbinizi az ötede oynayın da millete daha fazla alay konusu olmayın.
Maçın genelinde orta saha mücadelesi vardı. Galatasaray altı puanla önde birde deplasmanda Fenerbahçe’yi ilk maçta 3-1 yenerek olası puan eşitliğinde ikili averajı eline almış, bu durumda elbette ki beraberliğe razı bir futbol oynayacaktı nitekim de olaylar sarı kırmızılıların istediği şekilde gelişte ve sona erdi.
Fenerbahçe ise oyunda üstün görünmesine karşın onlarında organize atağı yoktu sadece yetenekli oyuncuları ile gol aradılar. Yani Fenerbahçe futbolcuları Galatasaray kalecisi Fernando Muslera’yı antrenmanda çalıştırır gibi şut attılar. Hal böyle olunca riski almayan sarı lacivertliler sonuca razı olmak zorunda kaldı.
Doksan dakikası sıkıcı, keyifsiz ve tatsız bir maçtı. İki takımın gol atmaktan ziyade gol yememeyi düşündüğünü söylemek daha doğru olur sanırım. Birer puana razı olarak geldikleri RAMS Park’tan birer puanla ayrıldılar ve bundan sonraki maçlarda yenilmeye bakacaklar bana öyle geliyor.
Galatasaray’ın bundan sonraki lig maçlarında puan kaybetmesi daha muhtemelen görünüyor. Çünkü son birkaç haftadır ortada ne futbol var ne ileriye umut veren bir oyun var. Biraz hakemlerin ittirmesi, biraz medyanın gazı ile yürüyorlar ama onunda sonuna geldik.
Fenerbahçe bence teknik direktörü Jose Mourinho’nun oyun stratejisine kurban gitti. Senin mutlak ama mutlaka 3 puana ihtiyacın var ama sen orta sahayı kalabalık tutup savunmadan ileri bile çıkmıyorsun. Bu oyunla nasıl gol atacaktın?
Tatsız ve tuzsuz derbinin ardından yine bildik manzaralar hiç şaşırtmadı. Bir tarafta stadın soyunma odası koridorlarında iki takım oyuncuları arasında arbede, sözlü sataşma, hatta ve hatta küfürleşmeye varan söylemler, bir yandan maçın ardından her iki takımın yöneticilerinin akıl almaz senaryoları ile yine hiç şaşırtmadı doğrusunu isterseniz. Birisi hakemi suçladı, diğeri rakip takımın oyuncularını, bir diğeri teknik direktörünü derken kısır bir maçı geride bıraktık.
Bir çift lafta maçın Sloven hakemi Slavko Vincic’ten etmek lazım. Dünyanın en iyi üç hakeminden birisi olarak gösterilen Vincic iki takıma da yaranamadı, daha doğrusu Galatasaray’a yaranamadı demek daha doğru olur bana göre. Çünkü Galatasaray ilk kez bir maçta sezon başından bu yana 5 sarı kart birden gördü.
Yani bizim Türk hakemlerine bakıyorum Galatasaray’ın ev sahibi olduğu maçlarda adeta sarı ve kırmızı kartlarını evde unutup geldiğini görünce Vincic gerçekten cesurca kararları ile sarı kartlarını doğru kullandı.
Vincic her iki takımdan toplam oyuncuya 7 sarı kart gösterdi. Otoritesinden ödün vermedi, oyuncularla ikili diyaloğu ile bizim hakemlere örnek olmuştur diye umut ediyorum. Ne tartışmaya girdi ne de oyunu bir taraftan alıp diğer tarafa verdi. Gerçi Galatasaraylılar biraz mızıkçılık edip hakem hakkında ileri geri konuşsalar da adil bir maç yönetti Vincic.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.