
İrfan Paksoy
İstanbul’un işgâline giden süreç-1
GENEL
Geçmişi bilenler ondan ibret de alacaklarından bugünü iyi anlarlar, geleceğe dair de sağlıklı öngörülerde bulunurlar. 105 yıl önce 16 Mart 1920 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından işgâl edilmişti. Bugünkü makalem, ise altı bölümden ibaret bu makale dizisinin ilk bölümü olacak.
MÜTÂREKE…
30 Ekim 1918 tarihinde, İtilaf Devletleri adına İngilizlerin Akdeniz Donanmasının Komutanı Amiral Arthur Calthorpe ile Bahriye Nâzırı Miralay (Albay) Hüseyin Rauf (Orbay) Bey başkanlığındaki Osmanlı heyeti arasında Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda Agamemnon Zırhlısı’nda imzalanan Mütâreke [1] Osmanlı Devleti’nin tam anlamıyla teslim olmasıydı.
Mustafa Kemal Paşa, Mütâreke şartlarını öğrenince, Osmanlı Devleti’nin sadece kayıtsız şartsız kendini düşmana teslim etmekle kalmadığını, hatta memleketin istilâsında düşmana yardım ettiğini ileri sürdü. Nitekim Mütâreke’yi takiben yaşanan olumsuz gelişmeler de Mustafa Kemâl Paşa’yı haklı çıkaracaktır.
HÜKÛMET DEĞİŞİKLİĞİ…
Mütâreke’nin imzalanmasını takiben 2/3 Kasım 1914 gecesi İttihat ve Terakkî’nin [2] ileri gelenleri olan sâbık (bir önceki) Sadrazam Talat Paşa, Sâbık Başkumandan Vekili Enver Paşa ve Sâbık Bahriye Nazırı Cemal Paşa ile Dr. Nâzım ve Dr. Bahaeddin Şakir’in Almanların elçilik vapuruyla Odesa’ya kaçmalarına göz yumduğu ileri sürülen Ahmet İzzet Paşa Hükûmetine gerek muhâlefet, gerekse de Padişah sert tepki göstermişti. Meclisteki İttihat ve Terakkî Cemiyeti (İvTC) mebusları da kaçan liderlerinin aleyhlerine dönmüşler ve sorumluların adâlete hesap vermesini istiyorlardı. Fethi (Okyar) Bey, Mehmet Cavit Bey ve Şeyhülislam bu hücumların boy hedefiydi. Padişah Vahideddin, Mütâreke görüşmeleri delege seçilirken iradesine karşı gelenleri affetmemişti. Önce istemediği kişilerin Kabineden çıkarılmasını talep etti. Birkaç gün sonra da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı görevden çekilmeye davet etti. Sadâreti ancak 25 gün süren Ahmet İzzet Paşa’nın 8 Kasım’da istifa etmesi üzerine 11 Kasım’da, eski bir sadrazam ve Londra büyükelçisi olan ve İngilizlerin teveccühünü kazanabileceği umulan Ahmet Tevfik Paşa başkanlığındaki yeni Hükûmet 18 Kasım’da Meclisten güvenoyu aldı.
FESHEDİLEN MECLİS…
İç politikanın dengesiz ve istikrarsız bir yörüngeye girdiğini hisseden Vahideddin yeni kabinenin kurulmasından üç gün sonra Mebûsan Meclisinde okunan fermanı ile İttihatçıların çoğunlukta olduğu Meclisi feshetti. İstanbul’da fiilî iktidar, artık Sarayın ve gâlip devletlerin temsilcilerinin elindeydi.
GAYRI RESMÎ İŞGÂL…
Müttefikler, Mütâreke’nin ardından, Ekim Devrimi’nin ardından Rusya’da merkezî iktidarı ele geçiren Bolşevik tehlikesine karşı tedbir gerekçesiyle gerçekte ise Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda daha önce kendi aralarında yapılmış olan gizli anlaşmaları [3] uygulamak maksadıyla 13 Kasım’da 55 büyük savaş gemisinden oluşan bir donanmayla İstanbul’a gelerek Dolmabahçe önüne demir attılar ve aynı gün karaya asker çıkarmaya başladılar. [4] Böylece İstanbul’da (gayrı resmî) işgâl ya da Mütâreke Dönemi denen dört yıllık acı günler başladı.
YEREL DİRENİŞ ÖRGÜTLERİ İLE KOORDİNE…
Mütâreke’den sonra önce İstanbul’da, sonrasında da Anadolu’da önemli siyasal gelişmeler olmuştur. Üyelerinin çoğu Mütâreke sonrasında dağılan İvTC üyelerinden oluşan yerel gruplar, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında, millî bağımsızlığı kurtarmak amacıyla örgütlenmişlerdi. Mustafa Kemâl Paşa, 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçmeden önce, bu grupların bazılarıyla ilişki kurmuş, bunların ileri gelenleriyle izlenecek hareket tarzını görüşmüştü. Öte yandan Erzurum’da bulunan 15. Kolordu(nun) Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile Kırşehir’de (ve sonrasında da Ankara’ya intikâl eden) 20. Kolordu(nun) Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa yardım vaat etmişlerdi.
HARBİYE NEZÂRETİNDEKİLER İLE KOORDİNE…
İlaveten, Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’da Harbiye Nezâretinde (Savaş Bakanlığında) görev yapmakta olan yakın arkadaşı Miralay İsmet (İnönü) Bey ile Fevzi (Çakmak) Paşa da hükûmet merkezindeki durum ve gelişmeler hakkında kendisini düzenli olarak bilgili kılıyorlardı.
Not: Devam edecek
© 2025. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
SONNOTLAR
[1] Mütâreke ya da silah bırakışması, devletler hukukuna göre, kesin barış antlaşması yapılıncaya kadar yürürlükte olabilecek bir belgedir. Mütâreke, hukuk açısından savaşın kesinlikle sona erdirilmesine varmayabilir. Bu bakımdan ordu için terhis ve silahsızlanmaya ait hükümlerin bulunmaması gerekir.
[2] İttihat ve Terakki Cemiyeti, sonraları İttihat ve Terakki Fırkası, Osmanlı İmparatorluğu'nda II. Meşrutiyet'in ilanını sağlayan, 1908-1918 döneminde faaliyet gösteren, 21 Mayıs 1889 tarihinde kurulmuş bir siyasal hareket ve partidir.
[3] Makalede geçen “gizli antlaşmalar” ifadesiyle I. Dünya Savaşı döneminde imzalanan ve Osmanlı İmparatorluğunun topraklarının paylaşımını öngören Fransa ve İngiltere arasındaki Sykes-Picot Antlaşması ile İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanan Saint Jean de Maurienna isimli gizli antlaşmalar kastedilmektedir.
[4] Mondros Mütârekesi’nin 7. Maddesi, İtilaf Devletlerinin, Osmanlı ülkesinde kendi güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgâl edebilmelerini öngörmekteydi. İngiltere’nin isteği ve zorlamasıyla Mondros Mütârekesi’ne dahil edilen bu madde İtilaf Devletleri’nin Mütâreke sonrasında Osmanlı topraklarına ilişkin saklı niyetlerini hayata geçirmesi konusunda elini rahatlatacaktır. Mütareke, kavramsal olarak, devam eden savaşın silahlı safhasına son vermek ve barış antlaşması imzalanan dek de bu durumu sürdürmektir. Mütarekeye rağmen İngilizlerin, Osmanlı Devleti’nin başkentini işgâl etmeleri Mütârekeyi ne denli keyfî olarak yorumladıklarını da göstermektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.