Siyasetin gölgesinde bir ülke

Siyaset, halk için mi, kişisel çıkar için mi? Siyaset, genel anlamda tüm dünyada toplumunun yönünü kaybetmeyi, insanların elindekileri birleştirmeyi amaçlayan bir görevdir.

Peki, bizde öyle mi?

Halkın oy verdiği vekil ve seçilmiş belediye başkanları. Atanmış olarak seçildiniz mi, tüm imkanlarınız önünüzde.

Bir de iktidar partisinden seçilmişseniz... Dokunmayın keyfinize bu yalan dünyanın. Dün sizi tanımayanlar bugün koruyucu gibi çevrenizde döner.

“Vekilim, başkanım” diyenlerin sayısı artıyor. Sahte dostlar üretir. İş isteyenler, atamayı bekleyenler, ihaleleri kovalayanlar...

Oysa kesilmiş olmak, büyük bir yükü omuzlamak demektir. Bu yükün farkında olan, hak ve hukuk bilincini taşıyan insanlar için bu, sadece bir unvan değil, ağır bir sorumluluktur.

Seçildiğinin ve ülkenin özgürlüğünü, hukukunu gözetmek zorundasın. Adil ve adaletli olmalı, zamanında sözlerin takipçisi olmalısın.

Bu görevi üstlenenler, kendi çıkarlarını değil, toplumun menfaatlerini ön planda tutmalıdır. Ancak pratikte ne görüyorsunuz?

Siyasete soyunanlar ya da siyasilerin ilgi alanları, bu gücün kişisel çıkarları için kullanma peşinde. Siyasi parti il, ilçe başkanları ve yönetimleri iktidarın partilerinde keyiflerine dokunmayın.

Eline bir siyasi partinin kaydı ya da delegelik belgesi alan kişi, dünyada ayrıcalıklı olmayı bekliyor. Gittiği kurumlarda sağlanamıyorsa, elindeki belgeyi adeta bir tehdit unsuru gibi kullanıyor:

“Ben şu partinin il başkanıyım, yönetimiyim, encümeniyim, vekil ya da belediye başkan adayıydım. Ona göre davranın!”

Bu davranışlarla kurumlara baskı yapılıyor, ayrıcalık talep ediliyor. Günlük yaşamımızda bunun örneklerini çokça görüyoruz.

Kurumlara iş başvurusu yapan bir kişi, gerekli vasfa sahip olmasa da, bir siyasinin referansıyla işe alınıyor. Çünkü bugün hâlâ "işe göre adam" değil, "adama göre iş" anlayışı geçerlidir.

Herhangi bir kuruma temizlikçi ya da odacı olarak alınan biri, kısa bir süre sonra görev yaparak siyasi gücünü kullanarak masa başı kadroya devam ediyor.

Oysa böyle kişilerden verimli, disiplinli bir çalışmayı beklemek mümkün değil. İşlerinde bir aksaklık olduğunda uyarıldıklarında hemen siyasi gücü devralıyorlar.

Bazı işlerde istikrarın, kurumlarda verimlilik yapmayışının temel sebeplerinden biri de budur.

Kurumlarımızı şu şekilde bir kontrol edelim: İnsanların toplu alımlarının arkasında siyasi torpillerin olduğu görülüyor.

Torpili olmayan ise başvurduğu ürün eli boş döner. Dilekçesini verir ama sırası bir türlü gelmez.

Bu düzen devam ettiği sürece, kurumlardan verim ve uyumlu çalışmanın sürdürülmesi hayal olur. Seçilmiş vekil ya da başkan, taşın üstünde eli koyan değil, taşın üstüne taş koyan olmalıdır.

Bürokraside etkin ve yetkilendirilecek kişilerin yönetimi seçilmelidir. Adama göre iş değil, işe göre adam ilkesi uygulanmalı, görevi hakkıyla yapılabileceklere gerekli müdahaleler yapılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zafer Çam Arşivi