
İsmet TAŞ
Suriye bataklığında yürürken...
Daha önceden de ifade etmiştik. Türkiye, dünyanın en stratejik, en jeopolitik, en hassas dengelerin olduğu ve dünyanın en karışık ve tehlikeli bir bölgesinde bulunmaktadır. Her olay bunun böyle olduğunu gösteriyor zaten.
Bırakın geçmişi ki her şeyi çok rahat unutuyoruz, Son bir haftada olan olaylara özetle bakalım.
Suriye’nin liman kentlerinden olan Lazkiye ve Tarsus’ta olaylar çıkıyor, yaklaşık bin kişi ölüyor, iç savaş tam tamları çalıyor, yangın tüm Suriye’yi sarabilir diye korku ile karışık tedirgin olurken, hemen bir gün sonra, SDG ile anlaşma imzalanıyor ve isyan anında bitiyor!
Hemern hatırlayalım! Kim di SDG; “Suriye Demokratik Güçleri. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin silahlı gücü. Kürt, Arap, Süryani, Ermenilerden oluşmakta olup, IŞİD e karşı mücadele eden ortak operasyon gücü olarak kurulmuştur.” Resmi bilgi bu. Ancak, YPG, PYD, PKK’nın adları değiştirilerek bu gücün içerisine yerleştirildiği herkes tarafından bilinen bir gerçek.
Diğer taraftan bu gücün, ABD ve İngiltere’nin kontrolunda olduğu, onlardan izinsiz adım atmadıklarını da biliyoruz. SDG ile Türk Silahlı Kuvvetleri, zaman zaman karşı karşıya geldiğini de unutmamamız gerekir. Bu güce ABD li komutanların eğitim verdiğini de...
Şimdi taşları yavaş yavaş yerine oturtalım.
Suriye ‘de iç savaş başlatılıyor, hemen akabinde yani isyan yayılmadan SDG ile anlaşma imzalanıyor! Anlaşmanın bilinen maddelerine özetle bakalım; Bu anlaşmayla ülkede SDG kontrolü altındaki zengin petrol ve gaz sahalarının kontrolü devlete geçecek. Yapılan anlaşmayla, SDG, "Suriye'nin güvenliği ve birliğine yönelik her türlü tehditle mücadelede" hükümeti desteklemeyi kabul etti. Anlaşma aynı zamanda yerlerinden olan Suriyelilerin, evlerine geri dönüşünün sağlanması başlığını da içeriyor. Yedinci maddede ise Suriyeliler arasında anlaşmazlık tohumları ekmeyi amaçlayan nefret söylemi ve ayrılık çağrılarının reddedilmesi niyetini vurguluyor. Sekinci ve son maddeyse, kurulacak komitelerin anlaşmanın 2025 sonuna kadar hayata geçirilmesi için çalışmasını içeriyor.
SDG'nin bazı kaynaklara göre 40.000 ila 60.000 savaşçısı olduğu ve bunların 20.000 ila 30.000'inin YPG'ye ait olduğu tahmin ediliyor.
Bunlar bilinenler peki bilinmeyenler? Bu durum uzun soluklu bir planın geldiği noktamı? ABD, Suriye’den çekiliyorum derken silahlı gücünü devletin tam da merkezine mi yerleştir di? İlerleyen zamanlarda yeterli güce kavuştuktan sonra devletin tamamını sessiz bir darbe ile ele geçirerek, altın tepside İsrail’e mi sunacak? Büyük İsrail Devletinin kurulması böylece gerçekleştirilmiş mi olacak? Bu vesileyle ABD, Orta Doğunun tamamını mı kontrolü altına almış mı olacak?
Şimdi herkes, bu anlaşmadan, memnun, mutlu ve alkışlıyorlar. Resmi anlaşmaya bakıldığında her şey güllük gülistanlık. Gerçekten acaba öylemi? Bir gün evvel isyan çıkıyor, bin kişi ölüyor, ertesi gün anlaşma imzalanıyor. Burnumu pis kokular geliyor.
Elbette bunları ben biliyorsam devlette biliyor. Ve eminim tedbirlerini ona göre alıyorlardır. Almak zorundalar.
Suriye’nin eskisinden çok daha fazla başımızı ağrıtacağı kesin. Suriye’de olmayacağını iddia eden bazı devletler, ismi geçmeden yönetimin içinde olacaklarını net bir şekilde gördük.
SDG teslim oldu, elindeki bütün silahları ve petrol yataklarını devlete teslim etti, artık onlarda kamuda istihdam edilecek bu ülkenin vatandaşı kabul edilecek vs. Vs. Vs. Söylemlerini, “yemiyorum”.
“Yiyenlere” afiyet olsun!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.