İsmet TAŞ
Teşekkürler UEFA, Teşekkürler Bizim Çocuklar, Teşekkürler Türk’üm diyenlere…
Almanya'da düzenlenen futbol şampiyonasında, heyecan, çoşku, sevinç yaşadık. Göğsümüz kabardı. Sonraları karanlık eller devreye girdi, Kahrolduk, üzüldük, sevinçlerimiz kursağımızda kaldı.
Şampiyonaya baktığımızda duygusal açıdan görüntü bu. Bunu söyleye bilmek için nereden ve nasıl baktığınıza bağlı. Biz ise olaya farklı bir pencereden, farklı bir bakış açısıyla baktığımızda, sadece secdeye varıp, "şükürler olsun sana Ya Rabbi" diyoruz.
Futbol sonuç oyunudur. Nasıl oynarsanız oynayın, sonuçta yenilmişseniz gerisinin hiçbir önemi yok. Gelecek için umut vaat ediyorlar, harika oynadık, yenildik ama ezilmedik, son derece şansız iki gol yedik, hatta birini biz kendi kalemize attık, maç bizim hakkımızdı, milli takım en iyi oyunlarından birini oynadı vs. Peki sonuç; yenildik ve elendik.
Oyun bu, adı üzerinde. Yeneriz de yeniliriz de. Üzülürüz de seviniriz de.
Bizim baktığımız pencereden ne üzüldük, ne yenildik ne de kahrolduk. Tam aksine yeniden ayağa kalktık, ne olduğumuzu, kim olduğumuzu hatırladık. Kenetlendik, sımsıkı birbirimize sarıldık. Birlik ve beraberliğimizi bütün dünya ya gösterdik. Türklerin sadece Türkiye'de yaşayanlardan ibaret olmadığını gösterdik. Yüz milyonlarca Türk'ün, "Ben Türk'üm" naraları ile bütün dünyayı inlettik. Kulakları sağır ettik. Görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, "işte Türkler" dedirttik. Yüreklere korku saldık. Dostlarımızı sevindirdik, düşmanlarımızı mateme boğduk. Sevinç gözyaşları sel oldu aktı. Dostlarımızı, düşmanlarımızı, içimizdeki hain ve alçakları bir kez daha görme fırsatı bulduk.
Abartıyor muyum? Asla... Söylediklerimizin eksiği var fazlası yok.
Peki, bu nasıl oldu? UEFA denen ucube, Merih evladımıza sevincini "Kurt" işareti yaparak gösterdi diye, Almanya İçişleri Bakanının, “vay efendim bu ırkçılığın sembolü, derhal UEFA gereğini yapsın" talimatıyla sporcumuza iki maç oynamama cezası verdi. Ve olanlar oldu!
Dünyanın her köşesinde bulunan yüz milyonlarca Türk ayağa kalktı. "Biz Türk'üz, sembolümüzde yüz yıllardır bozkurttur. Bu ne bir siyasi partinin sembolüdür ne ırkçılığı temsil eder ne en ufak bir hakaret içerir ne de siyasidir" dedi.
Hangi görüş ve düşünceye sahip olursak olalım, hangi ideoloji ve doktrini benimsersek benimseyelim, hep bir ağızdan, "Türk'üz, sembolümüzde bozkurttur" diyerek bütün dünyaya bir kez daha ilan ettik. İnanılmaz duygusal anlar yaşandı. Kenetlendik. Bir olduk, diri olduk. Bütün dünyaya kafa tuttuk. Dünyü sarsıldı, on şiddetinde deprem yaşadı! Başta malum bakan olmak üzere, ucube UEFA söylediklerine de söyleyeceklerine de komik bir şekilde verdikleri cezaya da bin pişman oldular.
Futbol şampiyonasında olayın rengi değişti. Artık herkes bozkurt işareti yaparak Türk’üm diyordu. Hiçbir ideoloji farkı gözetilmeksizin. Kurt işareti bir anda dünyadaki bütün Türkleri derleyici, toparlayıcı, kenetlendirici bir güç haline geldi. Dünya şaşkındı. “ne yaptık biz?” dercesine, “Uyuyan devi uyandırdık. Ne güzel tezgâh üstüne tezgâh, oyun üstüne oyun kuruyor, böl, parçala, yönet taktiği ile Türk’leri birbirine düşürüyor, kardeşi kardeşe düşman ediyorduk. Bütün fitne-fesat hareketlerimiz boşa çıktı. Yüz yıllarca verdiğimiz emek boşa gitti” diyerek saçlarını başlarını yoluyorlardı.
Kurulan oyun geri tepmişti. Kurulan tuzak başlarına geçmişti. Herkes birbirine sarılıyor, kucaklaşıyor, gururla, onurla, büyük bir kıvançla, “Biz Türk’üz” diyordu.
İçimizdeki çakallar, itler sürüsü, kurtlar ortaya çıkınca bir anda ortadan kayboldular.
Teşekkürler sayın bakan! Teşekkürler UEFA! Bizim kim olduğumuzu hatırlattırıp, birlik ve beraberliğimizi sağlayıp bizim kenetlenmemize neden olduğunuz için. Dünyadaki bütün Türkler adına sonsuz teşekkürler!
Teşekkürler bizim çocuklar. Ruhunuzdaki milli ve manevi duyguları diri tuttuğunuz, birbirinize sımsıkı sarıldığınız, kardeşliğinizi muhafaza ettiğiniz müddetçe, siz hep galipsiniz.
Teşekkürler büyük Türk Milleti. Bir kez daha tarihe adımızı altın harflerle yazdık. Tek bir kurşun atmadan birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi tekrar sağladık. Kucaklaştık, kardeş olduk.
Buradan Sayın Cumhurbaşkanımızdan Türk Milleti adına bir ricamız var.
Milli Takımımızın başında bir Türk Antrenör olmalıdır. Bu sizin tarihi görevinizdir. Tarih size bu görevi yüklemiştir.
Onurla, gururla, büyük bir coşkuyla bir kez daha bütün dünyaya haykırıyoruz.
Biz nasıl ki Müslüman olarak doğduk, Müslüman olarak yaşadık, Müslüman olarak öleceksek, aynı zamanda Türk doğduk, Türk yaşadık ve Türk olarak öleceğiz. Biz Hira dağ kadar Müslüman, Tanrı dağ kadar Türk’üz... Ne mutlu Türküm diyene!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.