
Adem Öztürk
Ülkemiz demokrasisi özeti; Seçilmişlerden seçkinler sınıfına geçiş…
Demokrasi, seçilmişler sınıfının değil, seçenlerin mutlu olduğu bir sistemdir. Seçenlerin yalnızca bir araç olarak görüldüğü ve seçilmişler sınıfını ortaya çıkaran bir sistem, demokrasi ya da cumhuriyet olarak nitelendirilemez. Esas olan millettir; Vekil olan ise seçilendir. Seçilen, millet adına görev yapar ve milletten üstün bir konuma gelemez.
Son dönemde ülkemizde belediye başkanları ve milletvekillerinin, görev süreleri boyunca elde ettikleri mali ve özlük haklardan emeklilik dönemlerinde de fazlasıyla yararlanmaları, buna karşın herhangi bir sorumluluk taşımamaları, etkin demokrasi kültürüne uygun düşmemektedir. Yasama ve yürütme görevini üstlenen seçilmişler, kendilerini seçen millet adına hareket etmeli ve toplumun üzerinde ayrıcalıklı bir statüye sahip olmamalıdır.
Yönetim sistemleri, toplum tarafından içselleştirilmediği takdirde yapay kalır. Yapay yönetimler ise günlük ve geçici kararlar alarak, yapısal sorunları çözümsüz bırakır ve toplumu kaosa sürükler. Demokrasi, bir inanç ve yol meselesidir; bu yola inanmış insanlarla çıkılmalıdır.
Gelişmiş demokrasilerde milletvekilleri ve yöneticiler, halkın üzerinde ayrıcalıklı bir sınıf oluşturmazlar. Örneğin, İskandinav ülkelerinde milletvekili maaşları, ortalama bir vatandaşın gelirine yakın seviyededir. İsveç'te milletvekilleri toplu taşıma kullanır, ek protokollere tabi tutulmaz ve seçimden sonra normal yaşantılarına kolayca dönebilirler. Aynı şekilde, Almanya'da milletvekili maaşları ve özlük hakları, toplumdaki diğer profesyonellerle benzer seviyede tutulur ve ek ayrıcalıklar en aza indirgenmiştir.
Kurtuluş Savaşı döneminde ve sonrasında yasama ve yürütme görevlerinde bulunan kişiler, çoğu zaman maaş almadan görev yapmıştır. Emekli maaşları ise geçimlerini sağlamaya yetmemekteydi. Mustafa Kemal Atatürk’e öğretmen maaşları hakkında yöneltilen bir soruya, öğretmen maaşlarının milletvekili maaşları ile aynı oranda olması gerektiği şeklinde yanıt verdiği bilinmektedir.
Günümüzde milletvekili ve belediye başkanlarının, seçim öncesindeki gelirlerinden çok daha yüksek kazanç elde etmeleri, seçilemedikleri durumda ise emeklilik haklarından fazlasıyla faydalanmaları, ayrıca VIP protokolleri, trafik cezalarından muafiyet gibi ayrıcalıklara sahip olmaları, demokrasi ruhuyla bağdaşmamaktadır. Seçilenlerin, seçenlerden aldıkları yetkiyle kendilerine özel bir sınıf oluşturmaları, adil bir yönetim anlayışıyla çelişmektedir. Bu konuda daha hassas davranılması gerekmektedir. Gelişmiş demokrasilerde bu tür görevler, ayrıcalık sağlama aracı olarak görülmemektedir.
Sağlıklı ve sistemi oturmuş bir demokrasi dileği ile saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.